HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Ölülere saygı gösterilmeliymiş, ya dirilere!
Temelli, düzenli ve ilkeli bir eğitim yerine "uydum kalabalığa, el ne yaparsa biz de onu yaparız" kabîlinden bir eğitim anlayışı sürdüğü müddetçe çelişkiler de kaçınılmazdır. Bunlardan birini daha son günlerde gündemi işgâl eden elim cinayet sebebiyle görüyoruz. Bir özel TV ekranında, cinayetin işlendiği mezarlık gösteriliyor, mezar taşlarına uygunsuz yazılar yazılmış, bazı çiftler, kendilerini daha iyi gizleyen mezarları seçmiş, uygun bir yerine oturmuş veya uzanmış, uygunsuz davranışlarda bulunuyorlar... Haber spikeri güya ısyan ediyor, halkı ve yöneticileri insafa, edebe, ilgiye dâvet ediyor, "mezarlarımıza sahip çıkın, ölülerimize saygı gösterin, bu durumdan utanıyoruz..." diyor. Bu ısyan yerinde olmakla beraber o spikerin, çalıştığı televizyonun ve benzerlerinin, "dirilere, yaşayanlara saygı bakımından neden gevşek, vurdumduymaz olduklarını, bu bakımdan çifte standarda düştüklerini" anlamak zorlaşıyor veya kolayca anlayanlarda buruk bir tebessüm oluşuyor.
Ölüye saygı sebebiyle kabristanda, sevişmek, öpüşmek, içmek, kumar oynamak gibi günah ve ayıp olan şeyleri yapmamak, yapılmasını kınamak ve yasaklamak üç sebebe dayanabilir: 1. Bunlar dince günahtır, ahlâkça ayıptır, kabristanda günah ve ayıp olan şeyleri yapmak câiz değildir. 2. Ölüler bu gibi davranışlardan rahatsız olurlar. 3. Gelenek ve göreneklerimize göre kabristanlarda bu gibi fiiller çirkin görülmüştür.
Aynı fiilleri yaşayanların yanında, gördükleri ve bulundukları yerlerde (özel mekânlarda değil de kamuya açık yerlerde) yapmak câiz, mübah, ahlâka, gelenek ve göreneklerimize uygun mudur ki buna itiraz ve ısyan edilmiyor? Üç sebebi bir de dirilere uygulayalım:
Evli olmayanların evliler gibi yaşaması, yarı çıplak elele, omuz omuza dolaşması, daha ileri seviyelerde temasları dinimizce günahtır, ahlâk anlayışımıza göre ayıptır, çirkindir, rezâlettir. Bunların açıkça yapıldığını gören müminler ya engellemek veya protesto etmek, olumsuz tavır takınmak durumundadırlar.
Bu gibi davranışlardan ölüler değil, hassas müslüman diriler rahatsız olurlar.
Gelenek ve göreneklerimize göre bu davranışlar, yalnızca kabristanlarda değil, kamuya açık olan her yerde ayıp, çirkin ve rezâlet olarak değerlendirilmiştir ve muamele görmüştür. Kozmopolit, iğdişleşmiş, uyuşmuş, sinmiş, böylece medenîleşmiş (!) büyük şehirlerden küçüklerine, ilçe ve kasabalara, köylere doğru gidildikçe bu davranışların, azdan çoğa değişen şiddetlerle reddedildiği, engellendiği görülür; işte bu tepkinin verildiği yerler; yani Anadolu'nun çok yeri hâlâ biz olan, biz kalan, bizim öz değerlerimizi temsil eden yerlerdir.
Kabristanlarda ölülere saygı gösterilmesini isteyen, bunu isterken manevî değerlerimizi kullanan televizyonlar, küçük büyük herkesin seyrettiği yayınlarında zinâyı (evli olmayanların sevişmelerini, beraber olmalarını, evli gibi yaşamalarını) allayıp pullayarak, hiçbir olumsuz değerlendirme yapmadan (ayıplamadan, kınamadan) vermiyorlar mı? Böylece zinâyı, meşrû olmayan ilişkiyi teşvik etmiyorlar mı? Bu yoldan kenar mahalle çocuklarını (medenî yollardan karşı cinsle tanışıp kolayca zinâ yapma imkânından mahrûm olanları) tahrik edip sonra da bunların tâciz cinsinden suşlarını ayıplayarak, kınayarak tekrar be tekrar yayınlamıyorlar mı? Öyle anlaşılıyor ki her şey reyting için, para için, daha fazla kazanmak için; manevî değerlere sığınmak da, kabristanlara saygı istemek de, paparazi yayınları da, zeminini oluşturmaya katkı sağladıkları adi suçları ve suçluları teşhir de para için, hiçbiri samîmî değil, hiçbirinin dînî, ahlâkî, millî bir saiki yok.
Milyonların inançları ve buna dayalı hayat tarzları gereği rahatsız olmalarına aldırmayanlar, "kamuya açık yerlerde dinî kimliği açığa vuran semboller kullanmak diğer inanç sahiplerini rahatsız eder ve özgürlüklerine zarar verir" diyerek okullarda, dairelerde başörtüsünü yasaklıyorlar. Bu da çok açık ve çarpıcı bir çelişki, bir çifte standart örneğidir. Başını örten müslüman başkalarını/örtmeyenleri buna mecbûr etmiyor, başını açan ve başkalarının da başlarını açmalarını isteyen ise buna mecbûr ediyor; mecbûr etmeyen ve etmemek mi özgürlüğe zarar verir, mecbûr etmek mi? Taassup, dar görüşlülük, ideolojik saplantı insan mantığını ve vicdanını bu kadar işlemez kılabiliyor demek ki, hayret doğrusu!


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler