HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Dinde Reform Talebi (2)
Cumhurbaşkanı'nın yaptığı açıklamalar onun yeni bir şey talep etmediğini, Cumhuriyet devrimi ile yapılan değişikliklerin aynen benimsenmesini, bunları değiştirme talep ve teşebbüsünden vazgeçilmesini istediğini açıkça ortaya koymuş bulunuyor. Cumhuriyetin belli bir anlaşılma ve uygulama biçimine itiraz hem soldan hem de sağdan gelmekte, ikinci/farklı bir cumhuriyet anlayışı teklif edilmekte idi. Cumhurbaşkanı bu itirazlar içinden İslâmcılara ait olanı ele almakta ve onları, yetmiş altı yıldan beri sürüp gelem değişliklerin, uygulamaların İslâm'a aykırı olmadığına iknâ etmeye çalışmaktadır. Sayın Demirel'in, ilâhiyatçılara, hukukçulara ve başka ilim adamlarına danışarak oluşturduğu kanâatine göre cumhuriyet, demokrasi ve laiklik İslâm ile çatışmamaktadır. Bu kanâatin delîllerini kendisi şöyle açıklamaktadır: a) Cumhuriyet, muâmelât (siyaset, hukuk ve ekonomi alanlarıyla ilgili dînî hükümler, kurallar) yerine Batı'ya ait hukuk kurallarını koymaktan ibarettir, bu yapılırken Meclis'te âlimler vardır ve bunlar değiştirmeye itiraz etmemişlerdir. b) İslâm'a inanan bir kimse mümindir, ehl-i kıbledir, ona kimse "sen kâfirsin, müslüman değilsin" diyemez, muâmelâtı uygulamayan ülkeler dâru'l-harb olmaz. c) Türkiye'de İslâm dininin inanç, ibâdet ve güzel ahlâkını yaşamak isteyenler, diğer ülkelerdeki müslümanlardan daha serbest olarak yaşamaktadırlar. d) Muâmelâtı uygulamaya dönmek veya bunu istemek irticâdır; irticâ laikliğe aykırıdır, mümkün değildir, huzur ve birlik için bu talepten vazgeçmek şarttır.
Bize göre Cumhurbaşkanı'nın değerlendirmelerinde, teşhislerinde ve tedbir tekliflerinde önemli eksiklikler, yanlışlar ve tutarsızlıklar vardır:
a) Cumhuriyet devrimi yalnızca bir hukuk devriminden ibaret değildir. Hukuk değiştirmeyi bırakın, saltanâtın ilgasına bile ciddî itirazlar olmuş, bu itirazlar, M. Kemal Paşa'nın "ihtimal bazı kafalar kesilecektir" cümlesiyle susturulmuştur (B. Lewis, 248). Başta hukuk devrimi olmak üzere diğer devrimler 1923'te kurulan ikinci mecliste gerçekleştirilmiştir, bu meclisin üyelerinin çoğu, daha önce kurulmuş bulunan halk fırkasının mensuplarıdır, âlimler değildir. Buna rağmen cumhuriyet, 286 üyeli mecliste 158 müsbet oyla kabûl edilmiştir (s.261). Diğer devrimlerin önemli bir kısmı 1925-1929 yılları arasında devam eden takrîr-i sükûn yönetimi ve istiklâl mahkemelerinin gölgesi altında yapılmıştır. Bu tarihî gerçekler karşısında "kimsenin itiraz etmediğinden" değil "edemediğinden" söz edilebilir.
b) Muâmelâtı terketmek veya genel olarak amelsizlik üç şekilde olabilir: 1. İnanmadığı, bu hüküm ve kuralların Allah'tan, vahiy yoluyla geldiğini kabûl etmediği için terketmek. 2. İnandığı hâlde eğitimsizlik, tembellik, ihmâl, işine gelmemek gibi sebeplerle terketmek. 3. Âyet ve hadîsleri başkalarından farklı yorumlayarak terketmek. Bunlardan birincisi kişiyi İslâm'dan çıkarır. İkincisi günahkâr, fâsık, kusurlu kılar. Bu iki şekilde terk laikliğe uygundur, fakat İslâm'a uygun değildir. Üçüncüsü, iyi yetişmiş ve iyi niyetli bir kimse tarafından yapılmış olursa onun ictihadıdır, meşrûdur ve câizdir; ancak bu kimse de başkalarını kendi ictihadını benimsemeye zorlayamaz.
c) İmanı ve İslâmî güzel ahlâkı sağlamak, yaşamak ve korumak din eğitimi ile olur; Türkiye'de din eğitimi parçalanmış ve baltalanmıştır. Eğitim ve öğretimin belli bir çağı vardır, 15 yaşından sonraya ertelenemez. Namaz ve oruç ibâdetlerin başında gelir, Türkiye'de birçok çalışan istediği hâlde ya müsait zemin olmadığından veya mimlenme korkusundan namazını kılamamakta, orucunu tutamamaktadır. İslâm'a göre Allah'ın emirlerini yerine getirmek, haramlardan kaçınmak ibâdettir. Meselâ başını örtmeyi gerekli, açmayı haram bilen bir bayan, açmadığı takdirde okumak veya çalışmaktan mahrûm bırakılırsa burada inanç ve ibâdet özgürlüğü vardır denemez. Bu ülkede sermaye bile yeşil ve beyaz diye renklere ayrılmış, İslâmî olan şaibeli kabûl edilmiş, üvey evlat muamelesine tâbî tutulmuştur.
d) Muâmlâta dönmek irticâ ise ve laikliğe aykırı ise laiklik de İslâm'a aykırı olur, onunla bağdaşmaz; çünkü muâmelâtı İslâm'dan ayırmak, böyle bir reform yapmak mümkün (meşrû, câiz) değildir. Mesele böyle ele alınır ve dindar müslümanlara "buna râzı olun, sesinizi çıkarmayın" denirse gerginlik son bulmaz, problem çözülmüş olmaz, vicdan huzuru ve birlik sağlanamaz. Denenmesi gereken yol başkadır. Bu yol, günümüz demokrasilerine, insan hak ve özgürlüklerine uygun bulunan ve Batı'da uygulanan yoldur. Buna göre bir müslümanın, bir mûsevînin (ferdin ve gurubun) kendi hayatında şerîatı uygulaması irticâ ve laikliğe aykırı sayılmaz; başkalarının haklarına zarar vermediği ve kamu düzenini bozmadığı ölçüde ve sürece buna izin verilir, düzenlemeler de buna göre yapılır. Tek millet, tek devlet olmanın gereği bulunan ortak alan da ortak karar ile belirlenir.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler