HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


İRTİCÂ
Rucû kelimesi ile aynı kökten (kök harflerinden) oluşturulmuş bulunan irticâ kelimesinin lügat mânası "geri dönmek"tir. Geri olan veya geride kalan şey "zaman, durum ve fiil" olabilir; bunlar da her zaman hâlihazırda olandan daha kötü olmaz; bazan eşit, bazan da daha iyi olur. Tarihçiler bazı millet ve devletlerin tarihî hayatlarını "kuruluş, ilerleme, duraklama, gerileme, çökme ve dağılma" şeklinde dönemlere ayırırlar. Böyle bir ayırımda duraklama ve gerileme dönemleri zaman bakımından daha sonra ve yeni olduğu halde değer bakımından kötüdür, makbul değildir. Geride ve eskide kalmış bulunan "kuruluş ve ilerleme" dönemleri ise zaman bakımından geride ve eskide kalmış olsa bile daha iyidir, güzeldir, değerlidir ve "zaman bakımından olmasa bile -ki bu mümkün değildir- durum bakımından oraya dönülmek, yeniden ilerleme döneminin güzelliklerine kavuşmak" istenir, arzu edilir. Burada lügat mânası bakımından "irticâ güzeldir" denilebilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.) Vedâ Haccı'ndaki meşhur hitabesinde halkın susturulmasını isteyip bu sağlanınca da şöyle buyurur: "Benden sonra yeniden, birbirinizi öldürmek, birbirinizle çatışmak üzere kâfirlik halinize dönmeyin, geri dönüp yeniden kâfirler olmayın!" (Müslim, İman, 120). Bu cümlede kullandıkları kelime "lâ terci'û"dur ve "irticâ'a sapmayın" şeklinde de tercüme edilebilir. Buna göre (İslâm'a, Peygamberimize göre) irticâ, "mü'minlerin, İslâm'dan önceki duruma, Câhiliye çağına; yani küfre, şirke ve anarşiye dönmeleridir." İslâm, şirk ve küfür yerine "tevhîd"i (Yaratan, idare eden, yaşatan, kendisine tapılan... Allah'ın birliği inancını), kaos yerine de düzeni getirmiştir. Bu düzenin içinde ilâhî irşad ve teminat altında bulunan hukuk devleti, insan hakları, din ve düşünce hürriyeti, ictimâî adâlet... ilkeleri vardır. Mü'minler kardeştir, birbirlerine kardeş muamelesi yaparlar. Mü'min olmayanlar da -mü'minlerin kardeşleri olmamakla beraber- Allah Teâlâ'ya kul olma istidadı taşıyan, en güzel bir şekilde yaratılmış olan insanlardır. Onlara da saygı gösterilir, temel insanlık hakları korunur; saldırmayana saldırılmaz; sulh, anlaşma ve andlaşma çerçevesinde yaşamak isteyenlerle bu ilişkiler kurulur ve verilen söze (ahde, anda) kesinlikle riayet edilir. İşte Peygamberimiz "irticâ'a sapmayın" derken "bu imanı ve düzeni bırakıp, Cahiliye devri şirk ve düzensizliğine dönmeyin" demiş olmaktadır.
İslâm dini Müslümanları, "dünya hayatı ve bu hayat içinde maddî imkâna, güce sahip olmak amaç olduğu için değil, onsuz amaca ulaşmak mümkün olmadığı için -Allah'ın ve kendilerinin düşmanlarını caydıracak ölçüde- güçlü olmaya" davet etmiş, daha doğrusu bunu emretmiştir (Enfâl: 8/60). Bu emre göre Müslümanların, yaşadıkları çağda devletleri güçlü kılan bilim, teknoloji ve askeri güce, en üst seviyede sahip olmaları farzdır. Onlardan geri kalmak (buna da kelimenin lügat mânası bakımından irticâ denilebilir) kötüdür, günahtır, kusurdur, sorumluluk gerektirir.
Bizim (ulus ve ümmet olarak) tarihimizde, kelimenin hem dine hem dünyaya bakan mânalarında bir gerilik, gericilik (yani küfre, şirke, ahlâksızlığa, hukuksuzluğa ve güçsüzlüğe, cahilliğe, zayıflığa dönüş, gerileyiş) olmuşsa, bu oluşun gerçekleştiği zaman ve zeminlerde yaşayan Müslümanlar -İslâm'a göre- kusurludurlar, günahkârdırlar ve bundan sorumludurlar. Bu mânalarda bir geriliği ve gericiliği İslâm'a yamamak, bundan İslâm'ı sorumlu tutmak haksızlıktır, cahilliktir, iftiradır.
Belli bir dönemden itibaren milletimizde bazı gruplar "mürteci" olarak yaftalanmışlar, gericilikle suçlanmışlardır. Bunlar kimlerdir? Mesela ordunun güçlenmesi için alınacak tedbirlere "şeriat isterük" diye karşı çıkanlara mürteci deniyorsa bunlar İslâm'a göre de hem mürtecidirler hem de dini istismar etmektedirler; çünkü onların istediği şeriat (İslâm), yapmak istediklerine (ordunun zayıf bırakılmasına) karşıdır. Birileri matbaaya karşı çıkmışlar da bunu "şeriat isterük" diye ortaya koymuşlar ise (bunlar olmuş ise) yine şeriata aykırı davranılmıştır. Çünkü şeriat ilmin bir kısmını herkese farz, geri kalan kısmını da ümmet içinde yeteri kadar kişiye farz kılmaktadır. Birileri kadınların okumalarına, toplum içinde faal olmalarına karşı çıkmış ve "şeriat isterük" demiş ise yine şeriata aykırı hareket etmiştir. Çünkü Hz. Peygamber'in (s.a.) kurduğu ümmet numunesinde (örneğinde) kadınlar da okuyor, cemaatle ibadetlere katılıyor, hatta savaşa katılıyor ve toplum içinde kendilerine düşen vazifeleri yerine getiriyorlardı.
Pekiyi günümüzde irticâ'ın mânası nedir, kim mürtecidir, kime gerici deniliyor ve hangi irticâdan korkuluyor?


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler