HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Bilgisizlik, İletişimsizlik Çağı
Üçüncü bin yıla (niçin üçüncü bin de daha fazla veya daha eksik değil?) girerken bilgi ve iletişim kelimelerine/kavramlarına fazlaca vurgulama yapılmakta, hatta çağa "bilgi-iletişim" ismi verilmektedir. Çağa damgasını vuracağı iddia edilen bu bilgi, dini ve metafiziği dışlayan, değeri ve gerçekliği beşeri bilgi araçlarının ulaşabildiği sınırda tutan, bunun ötesini -en azından şimdilik- yok sayan bilgidir. Bu bilgi, kaynağının kaynağını irdelemeyen, başı ve sonu devre dışı bırakan, içe değil, dışa yönelen bir bilgidir. Buna rağmen "hayatta en hakiki mürşit" vasfına layık görülmekte, dinlerin ve aşkın rehberliklerin yerine teklif edilmektedir; bu noktadan itibaren bilim, bilimciliğe dönüşmekte, onunda ümmeti ve kulları boy göstermektedir.
İslâma göre bilgisizliğin (cahilliğin) en kötüsü Allah ve hak din ile ilgili olan bilgisizliktir. İletişimsizliğin en berbadı da kulun, Allah'a yönelik iletişimsizliğidir. Hakiki Ma'bûd'u tanımamış, ona iman ve kulluk edememiş, hak dini bilmemiş olan topluluklar "bilgisizlik (cahiliyye) toplulukları"dır. Bu bilgisizlik ve ilgisizliğin zararı ebedidir, sonucu bedbahtlıktır. Madde alemi ile ilgili bilgisizlik de zararlıdır, matlup değildir, ancak bunun zararı geçicidir, en fazla dünya hayatı ile sınırlıdır.
En değerli bilginin taşıyıcısı ve en önemli iletişimin rehberi olan Allah Resulü (s.a.) bilginin önemine ve gerekliliğine dikkat çektiği gibi şöyle de buyurmuştur: "Allah'ın adıyla başlamayan her önemli iş güdüktür, amaca ulaştırmaz". Buradan hareketle İslâm ilminin kül, çağdaş bilginin cüz (hem de çok küçük bir parça) olduğunu ifade etmek mümkündür. İslâm ilmî kainatı kuşatır, onu öğrenmeye ve keşfetmeye aşıktır, ancak İslâm alimi burada kalmaz, ötelere geçerek varlığın ve bilginin kaynağını keşfetmek, O'nunla iletişim kurmak ister, asıl maşuku da budur. Kendini ve çevresini bildikçe, tanıdıkça Rabbini tanıyacağı, O'na keyfiyetsiz olarak vasıl olacağı düşüncesi ve inancı içinde büyük bir vecd ile ilme, bilmeye, bilgiye yönelir. Allah'ın varlığının ve sıfatlarının, gönderdiği dinin hak ve gerçek olduğunun "gözlem ve deney yoluyla elde edilen" delilleri, Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle "âyetler"dir. Bu ayetler insanın kendi varlığında başlar, madde aleminin sonuna kadar devam eder (Fussilet: 41/53). İslâm insanının/aliminin önünde iki bilgi kaynağı vardır: birisi yetebildiği yere kadar bilgi üreten gözlem, deney ve tefekkür, diğeri bunların yetmediği yerde başvuracağı vahiy ve ilham (Allah'tan gelen doğrudan bilgi). İslâm insanı, Allah'ın "Oku" emrine uyarak hem Kur'an'da ayetler okur, hem de keşfine çıktığı kainatta.
Çağımızda beşer üstü, akıl-gözlem-deney dışı (üstü) bilgi ve bu bilgiye dayalı aşkın iletişim "çağdışı"dır. Bu çağda yaşayan insan çağdaş olmak istiyorsa -islâmî mânâda- cahil kalacak, "âlim ve ârif" olmak istiyorsa çağdışı olacaktır. Ya çağdaşlık adına, maddi ve manevi sayısız aleme nisbetle bir zerre olan "dünya" çapında iletişimle yetinecek yahut da çağdaşlığı reddederek bilgi ve iletişimini onsekiz bin aleme ve "Alemlerin Rabbine" kadar genişletecektir.
Çağdaş bilgi ve iletişim konusundaki "yükselen değer" vasfının sahteliğini, mahiyetini ve tehlikesini keşfetmek isteyenler şu iki İslâm alimine kulak verebilirler:

"Galile'den Descartes'a, 18. yüzyıl Fransız filozoflarından 19. yüzyılın büyük buluşlarına kadar bilim, gittikçe artan bir şekilde mümkün olan tek bilgi olarak ve doğanın karşısında tüm yapabilme gücüyle insana varlığının anlamını veren bir şey olarak değerlendirildi. Bilimsel bilgilerin sürekli büyümesi üzerine kurulu olan, insanlığın sınırsız gelişimine inanç, kabul görmüş bir çeşit dogmaya dönüştü. Bilimin bilimciliğe doğru bu genelleşmesi birkaç gizli postulata dayanıyordu... Bu bilimci anlayışın ana çizgilerini Auguste Comte belirlemişti ve felsefeyi dışarıda bırakıyordu. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde bilimin gelişmesi bu ölü ve küçültücü anlayışı ortaya çıkardı" (R. Garaudy, 20. Yüzyıl Biyografisi, s. 51).
Halkın beynini yıkama aracı olarak kullanılan televizyon, kendi oyunlarının aynı ilkesine göre çatısını kurarak ve 'Bilgisayar insanın yerini alabilir mi? saçma sorusunu sormak nöbeti devralır. Tabii ki 'alabilir' diyerek her seferinde insanların sorularını cevaplar. Fakat yalnızca insan, insani sorular sorar; nedenin, amacın, anlamın sorularını... Bunun içindir ki Vietnam savaşından İran İslâm Devrimine ve İran-Irak savaşına kadar, strateji uzmanları, bilgisayar üzerine tahminlerinde kesin olarak yanıldılar: İnanç, elektronik devrelerine giremez..." (s. 62-63).
Bu insan da sınanma yüzünden bölüklere ayrılmıştır... hepsi insan şeklindedir ama üç kısımdır: Bir kısmı Mutlak Varlık olan Tanrıya dalmış, kendini kaybetmiş olanlardır. Bunlar İsa gibi meleklere katılmışlardır... İkinci kısmı eşeklere katılmış olanlardır. Bunlar kızgınlığın ta kendisi olmuşlar, tepeden tırnağa kadar şehvet kesilmişlerdir. Bunlardaki meleklik sıfatı gitmiştir; çünkü o ev dardı, o sıfat da büyük; sığmadı, geçip gitti... O hayvandan da fazla can çekmesine (şehvete) sahiptir... Alemde ince işlere girişir. Onun örüp dokuduğu hile ve şeytanlık, başka bir hayvandan zuhur edemez. Altın sırmalı elbiseler dokur, denizin dibinden inciler çıkarır. Hendese bilgisinin ince noktalarını bilir, yahut nücum, tıp, felsefe bilgilerini elde eder. Çünkü onun ancak bu dünya ile alakası vardır. Yedinci kat göğe çıkmaya yolu yoktur. Bütün bu bilgiler ahır yapısına yarar. Ahır da öküzle devenin varlığına destektir. Hayvanların birkaç gün yaşamalarına yarayan bu bilgilerin adını şu ahmaklar "remizler, ince şeyler" koydular. Tanrı yolunun, Tanrı durağının bilgisini ancak gönül sahibi, yahut da gönül sahibinin gönlü bilir. İşte Tanrı, bu terkipte latif bir hayvan (canlı) olan insanı yarattı, onu bilgilere eş etti... (Mevlana, Mesnevi, IV, 123-124).


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler