HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Kefir

Binlerce yıllık mazisi olan kefir isimli içecek Türkiye'de de üretilmeye ve pazarlanmaya başladı. İlgili bakanlık birimi kefiri bir "alkollü içecek" olarak değil, "destekleyici besin özellikli bir içecek" olarak tescil etti. Kefir denilen mayanın oluşumunda etil alkol de oluştuğu için bazı kimseler bunu alkollü içki zannettiler ve içilmesinin caiz olup olmadığını sormaya/araştırmaya başladılar. Bana ilk sorular geldiğinde kefirle ilgili uzman bilgilerine başvurdum, ne olduğunu anladıktan sonra şu iki kısa cevabı -soruyu soranlara- yazdım:

Kefir, sarhoş eden alkollü içkilerden değildir. Bir içeceğin -sarhoşluk vermesi sebebiyle- haram olabilmesi için, bir insanın normal olarak içebileceği azami miktarı içildiğinde insanı sarhoş etmesi gerekir. kefirde böyle bir etki yoktur ve içilir, caizdir.

Kefirin birçok faydasından bahsediliyor, zararından söz edeni duymadım. Kefir sütün fermantasyonu yoluyla elde ediliyor ve hiçbir yerde, hiçbir zaman sarhoş eden bir içki olarak kullanılmamıştır. İslam'da yasak olan içki -içilebilir ölçüdeki- çoğu sarhoş eden içkidir. Kefirde böyle bir özellik olmadığına göre içilmesinnde de din yönünden bir sakınca yoktur.
Ben bu cevapları yazdıktan sonra birgün radyo dinlerken dini sorulara cevap veren bir zatın "kefir alkollü bir içkidir ve kesin olarak haramdır" dediğini işittim. Bu zat kefirin sarhoş edici bir özelliğinin olduğunu iddia etmiyor, yalnızca mayasınının içinde etil alkol bulunduğu için bunun bir alkollü içki olduğunu düşünüyor ve haram olduğu kanatine varıyordu. Bu konuşmayı dinleyince -gittikçe kullanımı/tüketimi yaygınlaşacağa benzeyen- kefir hakkında daha uzun bir yazı kaleme almaya karar verdim. Bu sayıda kefir hakkındaki uzman bilgilerini nakledeceğim. Gelecek yazıda da -inşaallah- bunlara dayanarak kefiri içmenin dindeki hükmünü açıklayacağım.
"Kefir nedir?" sorusuna uzmanların verdiği cevaplar şöyle:
Kefir, kefir taneleri ile elde edilen Kafkas orjinli etilalkol ve laktik asit fermantasyonlarının bir arada oluştuğu tarihi geçmişi olan bir süt içeceğidir. Kefir çok karışık mikrobiyolojik yapıya sahiptir. Boyutları 0, 5-3 cm arsasında değişir ve fındık yada buğday tanesi büyüklüğünde beyaz, beyaz-sarı arasında renklerde küçük karnabahar veya patlamış mısır görünümündedir.
Kefir danelerinin üretimi çok ilginç ve çok zor bir üretimdir. Bugün üniversitelerde bile çok zor üretilebiliyor. Orijinali Kafkasya'da uygulanan yöntemdir. Keçi tulumu içinde, inek sütünün süt kuzusu ile süt danasının şirdenleri ile pıhtılaştırılması sonucu elde edilir. Pıhtılaştırmanın yapıldığı tulumun iç yüzeyinde birkaç hafta sonra süngerimsi bir kabuk tabakası oluşur. Bu kabuk tabakası alınır ve bölünerek kurutulur.
Kuruma sonunda oluşan küçük topaklar kefir taneleridir. Kefir taneleri patlamış mısır veya karnı bahar şeklindedir. Canlı mikro organizmalardan oluştuğu için çok hassas koşullarda korunması ve uygun proseslerde sütle mayalanması gerekir. Hijyenik ortamlarda üretim yapılmazsa bu daneler ölebiliyor.
Kefir diye içilen içecek işte bu "sütle mayalanma" sonucunda elde edilen içecektir.
Kefir kültüre edilmiş, birçok sağlık unsuru içeren ayran benzeri bir içecektir. Kefir ekşi ve ferahlatıcı tadı ile ayrana, yoğurtta bulunan maya ve bakterilerin bağırsak siteminde tutunma özelliği olan 'probiyotik' yapıları ile de yoğurda benzemektedir. Kefirde doğal olarak yer alan bakteriler ve mayaların simbiyotik etkileşimi sonucu oluşan yapılar bu içeceğin düzenli tüketilmesi durumunda sağlık açısından faydalar içermektedir. Değerli vitamin ve mineraller ile yüklenmiştir, kolay sindirilebilir proteinler ve doğal antibiyotik özellikler içermektedir
Her iki ürün de kültüre edilmiş süt ürünleridir ama farklı türde faydalı bakteri içermektedirler. Yoğurdun içermiş olduğu bakteriler sindirim sistemini temiz tutarak burada konakçı olan diğer faydalı organizmalar için besin sağlamaktadır. Kefir bu özelliklere artı olarak yoğurdun sahip olmadığı sindirim sistemini kolonize etme özelliğine de sahiptir.
Kefirin faydaları konusunda şunlar söylenmiştir:
Mikrobik enfeksiyonlara karşı direnci arttırır, Serinletici aromasıyla kronik yorgunluğu giderir, Stres azaltır, sakinleştirir ve kolesterolü düşürür, Sinir sistemini güçlendirir, Uykusuzluğu ve sinirsel depresyonu ortadan kaldırır, Damar sertliğini ve kas kasılmalarını önler, Yüksek tansiyonu düzenler ve dengeler, Kan bozukluklarını giderir ve kanı temizler, Karaciğer rahatsızlıklarını iyileştirir, Cildi güzelleştirir ve parlaklık verir, Egzema ve benzeri deri hastalıklarına iyi gelir, Yara ve yanıkların hızla iyileşmesini sağlar, İdrar yolu iltihaplarını tedavi eder, Mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi gelir, Safra kesesi ve böbrek hastalıklarına iyi gelir, Sindirim sistemini mükemmel şekilde düzenler, ağlıklı diyet için önemlidir, kilo almayı önler.

Bir süt ürünü olan, bir insanın normal olarak içebileceği miktarı (hatta daha da çoğu) asla sarhoş etmeyen, içine dışarıdan alkol katılmayan, mayasında kendiliğinden oluşan bir miktar etil alkol bulunmakla beraber bu da başka maddelerle karışık ve bileşik olarak bulunan, üründe tad, renk ve koku olarak alkolun hiçbir izi bulnmayan kefire -canları öyle istediği veya bilgileri yetersiz olduğu için- haram diyenler olmuştur; halkın kafası karışmasın diye -daha önce yazdığım- kısa cevapla yetinmeyip daha detaylı bir cevap yazmaya başlamış, bundan önceki sayıda kefiri tanıtmıştım. Bu yazıda ise eski ve muteber fıkıh kitaplarından İbn Âbidîn diye meşhur olan kitabın metin, şerh ve haşiyesinden bazı nakıller yapacağım. Bu nakıllerde yalnızca kefir ile değil, kadınların normal akıntıları, tavukların sulu yolumu, koruyucu maddeler gibi çokça sorulan sorulara da cevap teşkil edecek fıkıh bilgilerini aktaracağım. Burada nakledilen hüküm ve değerlendirmelerin bazıları fıkıhçıların ittifakı ile bazıları da bir kısmının kabulü ile sabittir:
Dince pis olan nesne az suya veya az sıvı maddeye karıştığı zaman su ve sıvı pis olur; içilmez ve onunla dînî temizlik yapılmaz. Çok suya pislik karıştığı zaman ise suyun rengi, tadı ve kokusundan biri, katışan pislik belli olacak şekilde değişmedikçe su pis olmaz. Çok su Hanefîlere göre yeri köşeli ise yüzeyi 10x10 arşın, yuvarlak ise 36 arşın, derinliği ise bir karışa yakın yerdeki sudur. Arşın yaklaşık iki karıştır. Şâfiîlere göre iki kulledir (büyücek küp), İmam Malik'e göre ise az su, içine düşen pisliğin rengi, tadı veya kokusu belli olan sudur, belli olmayan su ise çok sudur. Buradaki ölçülere göre çok sayılan suya mesela sidik veya şarap karışsa o su pis olmaz, onunla abdest alınır ve o su içilir (İbn Âbidîn, 1984 Kahraman yayınları, C. I, s. 185, 188).
Yenmesi ve içilmesi haram olan bir nesneyi, onda iyileştirme özelliği varsa tedavi maksadıyla yemek ve içmek caizdir, nitekim susuz kalan kimsenin -başka bir şey bulamadığında- şarap içmesi de caizdir (210).
Kadınların vaginalarındaki normal ıslaklık (İbn Hacer bunu şöyle tarif ediyor: Erkeklerin mezisi ile ter arası beyaz bir su/akıntı) temizdir, dışarı çıktığı ve kilota bulaştığı zaman yıkanması gerekmez.
Erkeklerin menisi (sipermi) kilota bulaştığı ve kuruduğu zaman yalnızca çitilemek/öfelemek/ovmakla temizlenir, izi ve rengi kalsa da kilot temizlenmiş olur. (Burada dikkat edilmesi gereken husus, dini temizliğin kimyevi temizlik olmadığı ve dinin kolaylığı ercih ettiğidir).
Karışma, yanma, pişme, kaynama vb. sebebiyle değişikliğe uğrayan pis nesne temiz olur, kullanılır, yenir ve içilir. Bazı örnekler: Pis olan zeytin yağı sabun olunca, eşek veya domuz tuz gölüne düşüp tuza dönüşünce, şarap sirke olunca, kuyuya düşen kuş, fare vb. çürüyüp çamura karışınca, pis üzüm kaynatılıp pekmez yapılınca, pis susam öğütülüp un ve susam yağı olunca temzilenmiş olur (316).
Yolların çamuruna ve akan sularına pislik karıştığında bu yollardan yürüyenlerin sıçrantıdan ve bulaşmadan uzak durmaları çok zordur, bu sebeple yollardaki pis su akıntısı ile bulaşan elbiseler ile namaz kılmak caiz görülmüştür, onları yıkamak gerekmez (324).
Süt, bal, yağ ve pekmez üç kere kaynatılınca temizlenmiş olur. Bunlara kaynatmadan önce bir miktar (beşte biri kadar) su katılır. Yağın kaynatılması şart değildir(334).
Et şarap ile pişirilmiş olsa üç kere temiz su ile kaynatılıp soğutulunca temizlenmiş olur.
Tüyü kolay yolunsun diye sıcak suya batırılan bir tavuk, böylece kaynatılıp bir süre de kaynar suda bırakılmış olmazsa, tüyü yolunduktan sonra temiz su ile yıkanınca temizlenmiş olur (334).
Yukarıda aktardığım bilgilerin ışığında kefire bir daha bakalım:
Kefir diye içilen süt ürünü sarhoşluk vermiyor, üründe alkolun rengi, tadı ve kokusu bulunmuyor (zaten ürünün içinde, dışarıdan katılmış, ilave edilmiş bir alkol de bulunmuyor); şu halde kefire haram veya mekruh demek için de bir sebep yoktur.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Kelime İndeksi
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler Kelime İndeksi