HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Mahzun Ayasofya

İlk Ayasofya Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından bazilika planlı bir patrik katedrali olarak inşa edilmiştir.

İlk kilisenin isyanlar sırasında yakılıp yıkılmasından sonra, imparator II. Theodosius bugünkü Ayasofya'nın bulunduğu yere ikinci bir kilisenin inşa edilmesi emrini vermiş ve İkinci Ayasofya'nın açılışı onun zamanında, gerçekleşmiştir. Bu ikinci kilise ve daha sonrakiler de defalarca tahrib edilmiş ve yenileri inşa edilmiştir.

Fatih İstanbul'u fethettiği zamanda Ayasofya harap bir haldeydi. Bu durumu Kordoba soylusu Pero Tafur ve Florentine Cristoforo Buondelmonti gibi Batılı ziyaretçilerce teyit edilmektedir.

Fetihten sonra, fethin sembolü olarak, derhal Ayasofya Kilisesi camiye dönüştürülmüştür.

Bu dönüştürmenin hangi İslâmî hükme dayandığı konusu hep merak edilmiş ve araştırılmıştır. Bu konuda belirleyici olan, İstanbul'un sulh yoluyla mı, savaşla mı alındığı vakıa sorusunun cevabıdır.

Tarihçilerin verdiği bilgiye göre Fâtih Sultân Mehmed, 23 Mayıs'ta İsfendiyar oğlu Damad Kasım Bey'i elçi olarak Bizans'a göndermiş ve şu haberi yollamıştır: İlk umumi hücumda şehir düşecektir. Eğer sulh yolu ile teslim olurlarsa, İslâm Hukuku'nun kuralları gereği, can ve mala aslâ zarar verilmeyeceğini; cebr ile fethedilirse, hem kan döküleceğini ve hem de sorumluluk kabul etmeyeceğini bilmelidirler. Bu habere rağmen sulh kabul edilmeyince cebr ile feth olunmuş, ancak şehirdeki Hristiyan ve Yahudiler Türklerle anlaşarak fethe destek verdikleri için mabetlere dokunulmamış, harap durumda olan Ayasofya'nın yeri Fatih tarafından para ile satın alınmış ve kilise onarılarak camiye çevrilmiştir. Nitekim Cumhuriyet döneminde çıkarılan resmi tapuda, Ayasofya cami ve sahibi de Fatih Sultan Muhammed Han olarak tescil edilmiştir. Ebüssuûd'un konu ile ilgili fetvası da bu bilgiyi teyit etmektedir.

Cumhuriyet döneminde yurdumuza gelerek Ayasofya mozaikleri konusunda araştırma yapan Amerikalı ünlü Doğu bilimcisi Witimor'un, Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin 7,5 m. çapındaki levhaların altında araştırma yapmak istemesi ve araştırma sonucu mozaiklerin bulunması üzerine, Ayasofya Camisi'nin bir müze olması üzerinde fikirler, su yüzüne çıkmaya başlamıştır.

Maarif Vekili Abidin Özmen, Dr. Hamit Zübeyr Koşay'ı makamına çağırarak, “Ayasofya'nın müze olması için bir gerekçe hazırla getir“ demiştir; zira Avrupa ile temaslar başlamıştır, Balkan Paktı gündemdedir. Batı'ya şirin görünmemiz lâzımdır. Önce tekrar kiliseye çevrilmesi düşünülmüş, sonra bundan vazgeçilmiş, Atatürk'ün onayı alındıktan sonra Bakanlar Kurulu'nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir. 1 Şubat 1935'te ziyarete açılmıştır.

Ayasofya müze haline geldikten sonra ilk defa 8 Ağustos 1980 tarihinde hünkar mahfili ibadete açılmıştır. Bundan kısa bir süre sonra (14 Eylül 1980) restorasyon gerekçesiyle tekrar kapatılan hünkar mahfili 10 Şubat 1991'de yeniden namaz kılmaya tahsis edilmiş ve Ayasofya kısmen de olsa cami olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Fatih, İstanbul'u fethedince bu eşsiz şehri devlet ve medeniyetimizin başşehri yapmış, sembol olarak da Ayasofya'yı camiye çevirmişti. Medeniyetimizi Batı uygarlığı ile değiştirmek isteyenler ise bu yeni ülkünün sembolü olarak camiyi müze yaptılar.

Şimdi Fatih'in vakfiyesini okuyalım:
« İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya'yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi'nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah'ın, Peygamber'in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah'ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir. »

Fatih Sultan Mehmed Han - 1 Haziran 1453

19.04.2015



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Önceki Makale
Sonraki Makale
Makale Listesi
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Önceki Makale Sonraki Makale Makale Listesi