HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Ebû-Zerr el-Ğıfârî (v. 32/652):
İsmi, Cundub b. Cunâde, ilk müslümanlardan (beşinci müslüman olduğu rivayet edilir), İslâm'ı tanımadan önce de yakın çevresinin putperestliğini terketmiş ve gökleri yaratan Allah'a ibâdet etmiş (bir çeşit namaz kılmıştır). Rasûlullah'ın zuhur etitğini duyunca Mekke'ye gelmiş, kendisi ile görüşmüş, dâveti üzerine müslüman olmuştur. Gizlenmesi tavsıye edildiği halde Kâbe'ye gelerek imanını haykırmış ve bu yüzden işkence görmüştür. Sonra memleketine dönmüş, burada İslâm'ı yaymaya çalışmış ve ancak Hendek savaşından sonra Medîne'ye gelebilmiştir. Bundan sonra devamlı Rasûlullah ile beraber olan Ebû-Zer, Tebûk savaşında bineği yürümediği için malzemesini de sırtına alarak yürümüş, Rasûl-i Ekrem bunu haber alınca "Allah Ebû-Zerr'e rahmeti ile muâmele buyursun! O, yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız başına diriltilecek" buyurmuşlardır. Hz. Peygamber'in, Ebû-Zer hakkında öğücü sözleri vardır: "Yeryüzünde, Ebû-Zer'den daha doğru sözlü birisi yoktur.", " Kıyâmet gününde yeri bana en yakın olanınız, dünyadan, benim bıraktığım gibi çıkanınızdır." Ebû-Zer bu hadîsi naklettikten sonra şöyle demiştir: "Vallahi benden başka hepiniz, bu dünyaya bir tarafından bulaştınız!" Peygamberimiz onun zühdünü (dünya nimetlerinden uzak yaşamasını) Hz. Îsâ'nın zühdüne benzetmişlerdir. O, bu zâhidâne hayatını ömrünün sonuna kadar sürdürmüş ve müslümanlar zenginleştikten, hazineden aldıkları maaş ile daha müreffeh yaşar hale geldikten sonra da şöyle demiştir: "Vallahi benim, Rasûlullah zamanındaki günlük geçimliğim bir sâ (dört çift avuç) hurma idi, bugün de onu arttıracak değilim." Aşağıda nakledeceğimiz ihtilâf sebebiyle Hz. Osmân onu Rabeze'de oturmaya mecbur (veya bunu tavsiye) etmişti. Orada yalnız başına yaşadı ve son hastalığında eşi telaşlanınca ona, merak etmemesini, Rasûlullah'ın müjdesine göre bir gurup müslümanın kendisini kefenleyip defnedeceklerini söyledi. Gerçekten de Kûfe'den dönmekte olan İbn Mes'ûd ve yanındakiler, yol üzerinde bekleyen hanımını görmüşler, ondan durumu öğrenince hayret içinde kalıp ağlayarak Ebû-Zerr'in yanına gelmişler, O'nun son vasıyeti gereği içlerinden "yöneticilik ve amme sorumluluğu yüklenmemiş birinin" elbisesi ile onu kefenlemişler (çünkü kendisinin kefen olacak bir elbisesi yoktu) ve namazını kılarak burada defnetmişlerdir.(86)
Ebû-Zer (r.a.) Hz. Ebû-Bekir, Ömer, Alî gibi İslâmî faziletlerin ebedî temsilcilerinden ve örneklerinden biridir; onun temsil ettiği fazilet "merhamet, dayanışma ve yardımlaşma, fukarâlığı ortadan kaldırmak, fukarânın ıztırabını hafifletmek için çalışmak" şeklinde ifade edilebilir. O, bir müctehid olarak kişinin, ihtiyacından fazla serveti (özellikle parayı) mülkiyetinde bırakamıyacağı, bunu mutlaka muhtaç olanlara vermesi gerektiği görüşünde idi. Bu görüşünü, "Altın ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlara acı bir azâbı haber ver" meâlindeki âyete (Tevbe: 9/34) ve Rasûlullah'ın (s.a.) kendisine yaptığı zühd telkinlerine dayandırıyor idi. Hz. Ömer'in vefatından sonra yerleştiği Şam'da bu ictihadını yaydığını, fakirleri, zenginler aleyhine kışkırttığını ileri sürerek Muâviye, onu Halîfe Osmân b. Affân'a şikâyet etmişti, Hz. Osmân da Ebû-Zer'i Medîne'ye çağırdı ve bir müddet sonra Rebeze'ye gitmesini tavsıye etti, Ebû-Zer de İmâm'a itâatı gerekli sayarak Rebeze'ye gitti, vefatına kadar burada yaşadı.(87) Çoğunluğun ictihadına göre bu "altın ve gümüşü biriktirenler; yâni kenz yapanlar" âyeti, servetinin zekâtını vermeyenler hakkındadır, zekâtını veren kişinin, şahsî ihtiyacından fazla mal ve para edinmesi, biriktirmesi câizdir.


86. İbn Abdilber, İstî'âb, C. I, s. 214; C. IV, s. 62; İbn Hacer, İsâbe, C. IV, s. 63; Hacevî, age., C. I, s. 193.
87. Reşîd Rızâ, Tefsîr, C. X, s. 405 vd.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler