IV- Gayr-i Müslimlerle İlişkiler Müslüman olmayan insanlar (kâfirler), yahûdi ve hristiyanlar gibi ehl-i kitap; yani İslâmdan önce; bir zaman için Allah tarafından gönderilmiş bir Peygambere ve kitaba bağlı bulunanlar ile bunların dışında kalan müşrik, putperest ve dinsizler olmak üzere iki gruba ayrılır. Müslümanlarla karşılıklı ilişkileri bakımından kâfirlerin ortak yönleri bulunduğu gibi, farklı yönleri de vardır. Şu âyet bütün kâfirleri şümûlüne almaktadır: "Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve onlara karşı âdil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah âdil olanları sever. Allah, ancak sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasak eder; kim onları dost edinirse; işte onlar zâlimlerdir." (el-Mümtehine: 60/8-9) Âyetin açık ifadesine göre müslümanlara karşı savaşmayan, düşmanca davranışlarda bulunmayan kâfirlere "birr" ve adâlet ile muâmele yapılacaktır, "Birr"den maksad herkese kendi durum ve statüsü içinde iyi davranmak, iyilik etmektir. Kâfirlerin dost (evliyâ), sırdaş (bitâne) edinilmesini meneden âyetler (el-Mâide: 45/52; Âli-İmrân: 3/119) ile iyilik ve adâleti tavsiye eden âyetler nasıl telif edilecektir? Yapılan telif ve tefsirler arasında meâlini verdiğimiz âyete en uygun düşeni şudur: Kâfirler kendi hallerinde yaşıyor, İslâma ve müslümanlara karşı bir hareket ve davranışta bulunmuyor iseler onlarla ilişki "İslâma dâvet ve adâlet" çerçevesi içinde olacaktır. Kafirler İslâma ve müslümanlara karşı bir tutum ve davranış içinde iseler onlara yardımcı olmak, sır vermek, taraflarını tutmak hıyânettir, haramdır. Kâfirler içinde ehl-i kitabın, ehl-i zimmetin özellikleri vardır: A) Ehl-i kitab: Ehl-i kitabın yiyeceği -bazı müstesnâları dışında- müslümanlara helâldir. Ehl-i kitab kadınlarla müslüman erkeklerin evlenmesi câizdir... B) Ehl-i zimmet: İslâm ülkesinin vatandaşı olmuş kâfirlere, arada bir ahid ve anlaşma (zimmet) olduğu için "zimmî, ehl-i zimmet" denir. Bunlar, din ve inanç dışında kalan sâhalarda, müslümanlarla eşit haklara sahiptirler. Bir hadise dayanan formül şöyledir: "Lehimize olan onların da lehine, aleyhimize olan onların da aleyhinedir."90 Bu statüye tâbi olan gayr-i müslimlerin haklarını savunmayı bizzat Rasûlullah üzerine almıştır: "Bizimle anlaşması olana (zimmî vb.) haksızlık eden veya gücünün üstünde yükleyen yahut da rızâsı olmadan bir şeyini alan kimse, kıyamet günü karşısında beni bulacaktır."91 Savaşta ve barışta kâfirlerin bilgi ve gücünden faydalanmak caizdir. Onlarla hediyeleşmek, selâmlarını almak, hastalarını ziyaret etmek, alış-veriş yapmak caizdir. Hz. Peygamber ve ashâbının tatbikatından bunların caiz olduğu anlaşılmaktadır. Müslümanlar, kâfirlerin dinlerine ve dinî davranışlarına katılma, benimseme, beğenme, özenme mânası taşıyan davranışlardan sakınma hususunda titizlik göstereceklerdir.92
90. el-Mavsılî, ag. esr., Cüz, IV. s. 119. 91. Ebû-Dâvûd, K. el-İmârah, 33. 92. Kâfirler ile müslümanların karşılıklı ilişkileri üzerine İbnu'l-Kayyim, Ahkâmu-ehli'z-zimme, A. Zeydân, Ahkâmu'z-zimmiyin, Prof. M. Hamidullah, İslâmda Delvet İdâresi; H. Karaman, İslâm Hukuku I ve III isimli eserlere bakınız.
Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.
|