HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Günahı Kimin Boynuna
Geçtiğimiz Pazar üniversiteye giriş imtihanı (öğrenci seçme sınavı) yapıldı; baktım, uygulama yönergesinin beş yerinde, Türkiye'nin en önemli ve hayatî konusuna yer verilmiş, "imtihana girecek kızların başlarının açık olması gerektiği" tekrarlanmış. İmtihan yöneticileri ve gözeticilerinin büyük bir kısmı, en önemli memleket ödevini aşk ve şevk ile yerine getirdiler, kızları başlarını açtırdılar, açmayanları imtihana almadılar. Açıp girenler günahı yönetici ve gözeticilere, bunlar YÖK'na, kurum da -mensupları içinde günaha sevaba inananlar var ise- karar organlarına ve ilâhiyatçılara yüklediler, "günahı varsa onların boynuna" dediler.
Gerçekten ortada bir günah var mı?
Evet, hem ayıp, hem kusur, hem de günah var.
Ayıp var; üniversite imtihanına girecek kadar okumuş, öğrenmiş ve daha da okumaya karar vermiş memleket çocuklarının, inançları gereği başlarını örttükleri için öğrenim haklarını ellerinden almak ayıptır; bugün yaşanan dünyada, demokrasi ayıbıdır, insan hakları ayıbıdır, çağdaşlık dışıdır, insanların kılık kıyâfetleriyle uğraşma ilkelliğidir.
Burada üniversitelerin, başları örtülü diye kabûl etmedikleri kız öğrencilerimiz, Amerika ve Avrupa'nın çeşitli üniversitelerinde başları örtük olarak okuyabildiklerine göre Türkiye'nin yaptığı bir hukuk, bir demokrasi kusurudur, eksikliğidir; böyle kusurları olan bir ülkeyi onlar aralarına almazlar, "kusurlu ülkeler" kategorisine dahil ederler.
Günahtır; çünkü İslâm, kadın ve erkek müminlerinden tesettüre uymalarını (belli yerlerini örtmelerini) istemektedir. Bu istek kesin bir emirdir, aykırı davrananlar ilâhî emre karşı çıkmış, ona uymamış olurlar, bilerek ve isteyerek din kuralını çiğnemek ise günahtır.
Bu günahı boyundan boyuna atanların içinden hangileri haklıdır?
Bu soruya cevap vermeden önce bir fıkrayı, biraz yumuşatarak hatırlayalım. Cehennemi teftiş edenler bir mesleğe mensup olanların acılar içinde kıvrandıklarını görünce "Vah vah, ne yaptınız da bu kadar azap çekiyorsunuz?" demişler, günahkârlar ise şu cevabı vermişler: "Bizim durumumuz yine iyi sayılır, siz bir de bizim altımızda olan filân meslek erbabına bakın!" Benim değerlendirmeme göre bu günahkârlar yığınının en altında bazı ilâhiyat profesörleri var. Çünkü bu profesörler, hem ilme hem de hukuk ve ahlâka aykırı olarak ısrarla "dinde örtünme yoktur" dediler, başörtüsü zulmüne fetvâ hazırladılar, destek verdiler. Bu ilme aykırı idi, çünkü din ilminde "başörtüsü yasağı vardı, bu çağa kadar bütün âlimler bu konuda ittifak etmişlerdi, bazı çağdaş yorumcuların (!) temelsiz, yöntemsiz iddaları müminleri bağlamazdı. Hukuka aykırı idi; çünkü laik demokrasilerde birinin ilmî ve dinî kanâatini başkalarına dayatması câiz değildi, evrensel hukuk bunu kabûl edemezdi. Ahlâka aykırı idi; çünkü bu çağdaş fetvâyı verenler, dinde başörtüsünün var olduğunu biliyor, basit dünya menfaatleri için bile bile hilâf-ı hakikat açıklamalar yapıyorlardı. Kur'an-ı Kerim'de, insanları yanıltan, eğri yollara yönlendiren toplum önderlerinin acı akıbetlerini dile getiren pek çok âyet vardır.
Boyunlarında ağır vebal ve günah bulunan katmanlardan biri de, laik demokratik bir ülkede, ülkenin selâhiyetli makamları "dinde örtünme vardır" dedikleri hâlde başörtüsünü yasaklayanlar ve bu yasağı uygulayanlardır.
Günahkârlar yığınının en önemli halkası, bu günahları demokratik yoldan engellemeyen, inanmışların dinlerine göre yaşama hakkına sahip olabilmeleri için üzerlerine düşeni yapmayan halktır, inanmışlardır, en azından câmi cemâatidir. Seçimler gelip geçiyor, siyasîler -bölgelerine- gelip geçiyor, onlara olmadık yağcılıklar yaparak veya sert çıkarak maddî isteklerini dile getiriyorlar, sıra din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili şikâyetlere gelince, birisi kalkar da eğile büküle bir şey söylerse "Şimdi sırası mı?" terâneleriyle onu susturuyorlar, susturmazlarsa, sihirbaz siyasetçilerin aldatıcı konuşmalarına ve cevaplarına mukâbele etmiyorlar...
Günahın en azı da başını açıp imtihana giren kızlarımıza aittir. Çünkü bunlar kendilerini çâresizlik (zarûret) hâlinde görmekteler, durumlarını böyle değerlendirmekteler. Bu değerlendirme isabetli de, hatâlı da olabilir; işe nefis ve geçici dünya menfaati karışmıyor veya bu amiller ağır basmıyorsa ortada hafifletici unsurlar var demektir.
Ülkede yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk kol geziyor. Gırtlağımıza kadar iç ve dış borç batağına saplanmışız, bu yüzden bağımsızlık ve egemenliğimiz yara almış durumda. Millî değerlerimiz ve bunlar arasında ahlâkımız durmadan erozyona uğruyor... Bunca dert ve mesele var iken kendilerini uygar, aydın ve akıllı bilen karar ve icra organlarının/elemanlarının uğraştıkları ve birinci mesele edindikleri şeye bakınca insanın hüngür hüngür gülesi geliyor.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler