HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Toplum sağlığı, değerleri ve gerçekleri
Yılarca önce İstanbul'a yeni gelmiş bir Anadolu çocuğu olarak denizi tanımak istemiş, uygun bir kıyıya gitmiştim. Derin olmayan yerlerde biraz çırpınıp yorulduktan sonra dinlenmek üzere kumsala çıktığımda gençlerin, keçi sakallı bir kırantanın etrafına toplanmış merakla bir şeye bakmak için itişip kakıştıklarını gördüm, ben de merak edip yaklaştım, iki omuz arasından bakınca kırantanın elinde siyah beyaz basılmış, çıplak erkek resimli bir dergi gördüm, seyredenlerden biri "ayıp yahu" deyince kıranta sert bir eda ile "ne ayıbı lan bu sanat" dedi. O gün, bizim ayıbımızın bazı yerlerde sanat diye isim değiştirdiğini, açıkta yapıldığını, genellikle yadırganmadığını, yadırgayanların marjinal kalıp azarlandıklarını farkettim.
Aradan yıllar geçti, bir sempozyumdayım, sağcı-milliyetçi sanat tarihçisi bir bayan profesör ile yine aynı dünya görüşünü paylaşan felsefeci-ilâhiyatçı bir erkek profesörün ilgi çekici bir tartışmalarına şahit oldum. Konu bir gazetede yayımlanan "çıplak poz verecek bayan manken aranıyor" şeklindeki ilân idi. Ahlâk ders kitabı da yazmış bulunan felsefeci bunun, toplum değerleri ile çatıştığını, kendi kitabını okuyan kızına konuyu açıklamada güçlüğe düştüğünü ifade edince, bayan profesör ona şiddetli bir tepki göstermiş, "bu zihniyetin korkunç olduğunu, sanatla ahlâkın birbirine karıştırıldığını, bunun ahlâk ile bir ilgisinin bulunmadığını" söylemişti, sonra da fenâlık geçirdi. Sanat ve çıplaklık, daha nezih, ilmî, entellektüel bir zeminde yeniden yanyana/çatışmalı olarak karşıma çıkmış ve yine ahlâkı ve toplum değerlerini savunan azarlanmış oluyordu.
Televizyon renklendi, kanallar çoğaldı, reyting savaşı başladı, patronlar reklâm gelirlerinden âzamî payı alabilmek için çalışanlarına şunu söylüyorlardı: Amaç reytingi ve geliri arttırmaktır, bunun için kullanılacak her araç mübahtır, tepkileri de uygun kılıflarla nötralize etmek sizin işiniz..." Bu talimâtı alan, işini koruyup ücretini arttırmayı hedef bilen "çalışanlar" hiçbir ölçü tanımadan işe giriştiler. Artık ekranlar kan çanağına, çingene kavgasına, çirkin dedikodu oturumuna; ifşâ, iftira, şantaj ve tehdit kampanyasına, özel hayatın ihlâl ve ızrarına, her türlü ayıbın, çirkinin ve günahın hiçbir değerlendirmeye tâbî tutulmaksızın halkın önüne serilmesine... kapılarını ardına kadar açmış bulunuyordu. Arada bir "ayıptır, günahtır, çirkindir" sözü duyulursa önce sunucu, sonra da "ayıplıların sayısını arttırarak kendi ayıbını örtmek veya meşrûlaştırmak isteyenler veya kutunun aptalları" hep bir ağızdan haykırdılar: "Ne ayıbı, ne günahı, kim demiş onu, bunlar toplumun gerçekleri..."
Şu soruları -değerlerine sahip çıkan toplumun- sormasının zamanı gelmedi mi? "Toplumun gerçekleri mutlak bir değer midir? Cinayetler, rüşvetler, zulümler, tecavüzler, istismarlar, hâsılı bütün ayıplar, günahlar, çirkinlikler de toplumun gerçekleri, toplum içinde bazı birey ve gurupların gerçekleştirdikleri değil midir? Ahlâk eğitiminin bir işlevi ve amacı yok mudur? Medyanın vazifesi toplum gerçeklerini, hiçbir ayırıma ve değerlendirmeye tâbî tutmaksızın yalnızca vermek, duyurmak ve insanların alışmalarını, kanıksamalarını sağlamak mıdır? Para kazanmaktan daha değerli şeyler yok mudur? Toplumun gerçekleri, bazı sanatçıların estetik değer ve anlayışları vardır da toplumun dîni, ahlâkî, estetik değerleri yok mudur? Toplumun rûh ve ahlâk sağlığını korumak gibi bir sorumluluğu hiç aklınızdan geçiriyor musunuz? Ey gözünü toprak doyurası bazı patronlar! Değerlerini kaybederek yozlaşan, yobazlaşan, azan, sapan, bozulan bir toplum içinde kazandıklarınızı nasıl elde tutacak ve ne maksatla harcayacaksınız? Dinciler çocukları zehirlemesinler diye mecbûrî öğretimi "kesintisiz" sekiz yıla çıkaranlar -yani dîni zehir sayanlar- "çirkin, ayıp, günah toplum gerçeklerinin çocuklara böyle sunulmasından -böyle bir zehirlenmeden- niçin rahatsız olmuyorlar?
Ve her şeye rağmen hâlâ sınırları olan sağduyulu kalabalık, kalabalıkların oluşturduğu sivil toplum örgütleri! Sizler ne zaman bu çirkinliklere isyan edecek, bu isyanı kanalları protesto ederek, reklâm veren firmaları ziyaret edip uyararak, iletişim araçlarını kullanarak ortaya koyacaksın? Küçük alâmetleri yetmedi de kıyâmeti mi bekliyorsunuz?


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler