HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Müslüman Kadının Gayr-i Müslim ile Evlenmesi

Soru:

Bildiğiniz gibi bir yandan dünyanın gittikçe küçülmesi, bir yandan da bazen maddi bazen de manevi sıkıntılar yüzünden, özellikle ülkemizden dışarılara göç eden (etmek zorunda kalan) pek çok kardeşimiz var. Bu yeni sosyolojik olgu bir çok yeni problemlerle tanışmamıza sebep oluyor. Son programınızda aile hukuku ile ilgili meseleleri ele aldığınız için gündemimizde olan bir konudaki değerlendirmenizi öğrenmek istiyoruz.
Şöyle ki; Üniversite mezunu, çalışan ve müslüman bir genç hanım kardeşimiz, iş vesilesi ile tanışmış olduğu Hıristiyan bir genç ile evlenmek arzusunda. Muhtelif kaynaklardan yola çıkarak (bildiğim kadarıyla, mesela Y. N. Öztürk'ün bir kitabında geniş olarak ve T. D. Vakfı'nın yayınladığı İslam ve Toplum isimli ilmihalde kısmen de olsa) bu nikahın olabileceği hakkında bir kanaate sahip olmuş durumda. Bugüne kadarki genel bilgimiz, Müslüman erkeklerin, Hıristiyan veya Yahudi hanımlarla evlenmesinin caiz olduğu, fakat müslüman hanımların Hıristiyan veya Yahudi erkeklerle evlenemeyeceği şeklinde idi. Biraz araştırınca, çoğu kitapta delillerin tahliline girilmeden bu hükmün yer almış olduğunu gördük. Öğrenmek istediklerimiz;
1- Müslüman bir hanımın Hıristiyan bir erkek ile evlenmesi mümkün müdür? Bu konuda mezhebler arası farklı hükümler var mıdır?
2- Erkeğin kendi dinine bağlılığının derecesi ya da inançlarındaki bazı farklılıklar hükmü değiştirir mi (Bahsi geçen erkeğin kendini Hıristiyan olarak tanımladığını ancak teslisi reddeden bir inancı olduğunu biliyoruz. Yani Hz. İsa'nın ve Hz. Meryem'in birer kul olduklarına inanıyor ve onlara uluhiyet izafe edilmesinin yanlış olduğunu söylüyor. Bu inancı nikah ile ilgili hükmü etkiler mi)?
3- Eğer bu nikah Meşru değil ise ve bu nikah gerçekleşirse bu hanımın durumu nasıl değerlendirilir, zaniye hükmünde midir?
4- Eğer bu nikah meşru değilse ve bu hanım nikahta ısrar ederse, hanımın anne-babasının bu durumda ne yapması gerekir Sadece nasihat mi, küsmek, ilişkiyi kesmek ya da cebir ile engellemeye çalışmak ya da benzeri başka fiillerde bulunmalar mı gerekecektir
Konuyla ilgili aklımıza takılan başka bazı konular da var;
1- Bildiğimiz kadarıyla, Kur'an-ı Kerim'de kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın müşriklerle evlenmek men edilmiştir. Ancak müslüman erkeklerin Ehl-i Kitab'dan hanımlar ile nikahlanabileceği belirtiliyor. Ancak hanımların gayr-i müslimler ile evlenmesine dair bir hüküm yok. Bazı kimseler Ehl-i Kitab'ın müşrik olduğunu bu yüzden aslolanın Ehl-i Kitab ile evlenilemeyeceği şeklinde olduğunu, ancak müslüman erkeklere istisnâî bir izin verildiğini düşünüyorlar. Bu yaklaşım doğru ise Kur'an'da ve Hadis'te Ehl-i Kitab ile müşrikler çoğunlukla ayrı ayrı zikrediliyorlar. Bütün bu ayrımları istisnaların belirtilmesi şeklinde mi algılamamız gerekiyor
2- İslam tarihi boyunca Ehl-i Kitab'dan bir erkek ile evlenen müslüman bir hanıma dair bir bilgimiz olmadı. Böyle bir örnek var mı bilmiyoruz. Acaba, bu bir gelenek midir? Acaba bu bir siyasi tavrı mıdır? Acaba tarih boyunca aile hukukunda her zaman ata-erkil bir anlayışın hakim olması, dolayısı ile kadının ve çocukların erkeğe tabi olmalarından kaynaklanan ve bu illete binaen verilen bir hüküm müdür? Eğer bugüne kadar konuyla ilgili verilen hükümlerde illete dayanılmış ise, günümüzde özellikle batı dünyasında hatta belki artık Türkiye'de de resmi (ya da cari) aile hukukunun artık kadına ve erkeğe eşit haklar verdiği, çocukların üzerinde eşit haklara sahip oldukları göz önüne alındığında konu yeniden gözden geçirilip farklı hükümler verilebilir mi?
Sayın Hocam,
Yukarıda yazdıklarımı lütfen ukalalık olarak değerlendirmeyiniz. Haddimi aşmak gibi bir niyetim yoktur. Ancak bir yakınımın kızı ile ilgili olduğu için bir süredir konuyu araştırmaya çalışıyorum. Aklıma takılanların hepsini yazmanın size yardımcı olabileceğini düşündüm. Belki ilk sorulara vereceğiniz cevaplar sonraki sorularımı gereksiz kılacak. Ama bütün bu sorulara da ne yazık ki tatmin olacak kadar bir cevap bulamadım. Bir kaç aydır süren araştırmalarım esnasında konunun bir başka boyutunu da fark ettim. Hıristiyan erkekler ile evli olan müslüman hanımların sayısı hiç de az değilmiş. Hatta bu örneklerin çoğunda bu hanımlar genellikle ailelerince dışlanmış ve İslam'dan iyice uzaklaşmışlar...


Cevap:

Bakara Sûresi'nin 221. âyeti, kadın erkek farkı gözetmeksizin kesin ve açık olarak müşriklerle müslümanların evlenmelerini yasaklıyor. Müşrik, Allah Teâlâ'ya zatında veya sıfatlarında ortak koşan, başka tanrı veya tanrıların veya tanrının sıfatını taşıyan varlıkların bulunduğuna inanan, bunlara tapan kimsedir. Ehl-i kitaptan maksat ise, İslam dini geldiğinde asıl dinlerinden uzaklaşmış, iman ve ibadette yanlış yollara sapmış, kitaplarının aslını kaybetmiş de olsalar gelip geçmiş bir peygambere ve onun getirdiği dine inanan, İslam'a göre bozulmuş olan bu dini doğru/sahih bilen ve bulan insanlardır. Bakıldığında Ehli Kitab'ın -en azından bir kısmının- inancı içinde şirk unsurlar da vardır; Allah'a mahsus bazı sıfat ve özellikleri İsâ ve Meryem gibi bazı yaratılmışlarda da var saymakta, bunlara da ibadet etmektedirler. Bu sebepledir ki Ehl-i Kitab'ın inancı -şirkten kurtulmadıkları sürece- onları ahirette kurtuluşa erdirmemekte, cehennemlik olmaktan kurtarmamaktadır. Buna rağmen Hıristiyan ve Mûsevîler kısmen de olsa vahye dayalı bazı inanç ve uygulamalara sahip bulundukları ve -muhtemelen- hak dine inanma bakımından daha yatkın olduklar için kendilerine bazı imtiyazlar tanınmış, genel olarak kâfirlere mahsus hükümlerin bir kısmından istisna edilmişlerdir. Bu istisnaların konumuzla ilgili olanı, "Ehl-i Kitab kadınlarla müslüman erkeklerin evlenmelerinin helal olması"dır.
Mâide Sûresi'nin 5. âyetinde ehl-i kitabın yiyeceklerinin, kadın ve erkek müslümanlara da helal olduğu ifade edildikten sonra "yalnızca Ehl-i Kitab kadınların" müslüman erkeklere helal olduğu zikrediliyor; yeri geldiği halde müslüman kadınların da Ehl-i Kitab erkeklere helal olduğu (onlarla evlenebilecekleri) söylenmiyor. Böyle bir açıklama bulunmayınca hükmü (müslüman kadının bir Mûsevî veya Hıristiyan ile evlenmesinin caiz olup olmadığı hükmünü) Hz. Peygamber'in (s.a.) uygulamasından, burada da bir çözüm yoksa kıyastan çıkarmamız gerekir. Kadınlarla erkekler evlenme konusunda bazı farklı hükümlere tabi olduklarından biri hakkındaki hükmü diğerine de teşmil etmek (aynı hüküm kapsamına almak) mümkün değildir. Bu yüzden böyle bir kıyasa gidilmemiştir. Esasen kıyastan önce ortada Sünnet (Hz. Peygamber'in ve ashâbın uygulaması) vardır. Âyeti farklı yorumlayan bazı sahâbîler ve müctehidler, Peygamberimizin vefatından sonra, "müslüman erkeklerin Ehl-i Kitab kadınlarla evlenmelerinin" bile helal olmadığı sonucuna varmışlardır. Müslüman kadının Ehl-i Kitab'dan olan bir erkekle evlenmesine gelince bunu tartışma konusu bile yapmamışlar, Hz. Peygamber zamanında, müslüman kadınların bulundukları yerlerde Ehl-i Kitab erkekler de bulunmuş, ama böyle bir evlenme olmamış, bu evlenmenin caiz olmadığı hükmünde icmâ meydana gelmiştir. Bu hükmü benimseyen fıkıhçılar, yukarıda zikredilen delillere ek olarak bir de şu âyete dayanmışlardır: Mümtehine Sûresi'nin 10. âyetinde, inanmayanların ülkesinden müslümanların ülkesine hicret eden kadınlarla ilgili olarak "...eğer mümin olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere iade etmeyin" buyurulmuştur. Başka bazı delillerle de desteklenerek burada geçen "kâfirler" kelimesinin ehl-i kitabı da içine aldığı, müslüman bir kadının Ehl-i Kitab'dan bir erkekle de evlenemeyeceği ve evliliğini sürdüremeyeceği sonucuna ulaşılmıştır (bk. Bakara 2/221). Fıkıhçıların çoğu bu hükümde, önceden evli olanlarla yeni evlenecek olanları birbirinden ayırmamış olmakla beraber, özellikle Hz. Peygamber ve Hz. Ömer devirlerine ait uygulamalara dayanan bazı fıkıhçılar, baştan evlenmenin câiz olmadığını, ancak müslüman olmadan önce gayr-i müslim ile evli bulunan tarafın, ihtida yüzünden nikâhının bozulmayacağını ileri sürmüşlerdir (İbn Kayyim, Ahkâm'u Ehli'z-Zimme, Dimaşk 1961, , 317 vd. , 340 vd.). Çağdaş âlimlerden Kardâvî de bu ictihadı benimsemiştir.
Hak dinin yayılmayı, insanlar tarafından benimsenmeyi istemesi tabîîdir. Bu isteğin daha tabîî bir sonucu da mensuplarının ve onlardan gelecek nesillerin dinini, dindarlığını korumaktır. Korumak eğitimle olur, eğitimin en önemli aracı ailedir. Ailede din ikiliğinin bulunması, çocuklar üzerinde etkisini hissettirecek ve onların benimseyecekleri din konusunda önemli bir risk oluşturacaktır. Bu bakımdan ideal olan müslümanların kendi dindaşlarıyla evlenip aile kurmalarıdır. Ortada bir zorlayıcı sebep yoksa müslüman erkeğin de karısı müslüman olmalıdır. Müslüman bir kadının kocasının müslüman olması ise -koruma, eğitim ve etki bakımından- daha önemlidir. Soyun devamı, miras, velayet gibi konularda da -babanın gayr-i müslim olması halinde- bir dizi problem ortaya çıkacaktır. İşte bütün bu sebepler bir araya gelince müslüman kadının gayr-i müslim bir erkek ile evlenmesinin niçin caiz kılınmadığını anlamak bize göre kolaylaşmaktadır.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Kelime İndeksi
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler Kelime İndeksi