HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 

Soru-(153) Avukatlıkla ilgili sorular, laik düzen problemleri, faiz.

Hocam, dini hassasiyeti olan birkaç arkadaşla birlikte bir avukatlık bürosu açmış durumdayız. Fakat şu an manevi olarak oldukça zor durumdayız: Zira yaptığımız işlerin, işlemlerin dinen ne kadar caiz olduğunu bilememekteyiz. Bu işlerin haşirde karşımıza ne şeklide çıkacağını bilememekteyiz. Neyse sorularımızı yönelteyim müsaadenizle.
1-) Şu anda avukatların kazandığı paranın büyük kısmı sarih veya zımni olarak faiz parasıdır. Şöyle ki müvekkille anlaşma yapıyorsunuz bu 3 şekilde olur.
a-) Ana para artı gecikmiş olan paranın değer kaybından dolayı kanunen öngörülmüş olan -ki genelde enflasyona yakın rakamlar olur- kanuni faizin ve devletçe öngörülmüş olan tazminatın % ... şu kadar avukatındır.
b-) Avukat olarak ben faizini filan istemem, ana paranın % ... şu kadarını (ki bu yüzde yukardakine nazaran fazla olur) isterim dersiniz. (Fakat bu da zımni olarak sanki faize girebilir mi bilmiyorum?) Geriye kalan meblağ müvekkilindir.
c-) Müvekkile anaparayı verirsiniz geriye kalan tüm meblağı siz alırsınız. Şimdi burada paranın değer kaybından doğan gecikme faizini müvekkilin alması caiz midir? Buna vesile olmak avukat açısından caiz midir?
İşlemiş faizi avukatlık ücreti olarak almak caiz midir? Avukat herhangi bir faiz sözleşmesi yapmadığından caizdir diyenler var. Doğru mudur?
Total olarak tahsil edilen meblağın belli bir yüzdesini almak caiz midir?
b- şıkkındaki teklif insanı mesuliyetten kurtarır m? Devletten alınan maaş vs. paraların da faiz parasından doğabileceğini nazara alırsak sorulara vereceğimiz cevaplar değişir mi?
2-) Bir bankada tanıdığımız var ve biz de o bankanın icra takiplerini yapmak istiyoruz. Bankanın kredi kartı verdiği insanlar ödemelerini yapmayınca icra takibi yapılıyor; bu takipleri de sözleşmeli avukatlar yapıyor. Burada sözleşmesel faiz uygulanıyor. (Şu an % 120-200 arası). Tahsil edilen meblağ (Anapara + faiz+devletin öngördüğü ve borçludan alınan avukatlık ücreti toplamı) üzerinden yüzde alınıyor (% 7.5 veya 10 gibi), ayrıca kanuni avukatlık ücreti de alınır, fakat bu ücret genelde düşüktür. Bu şekilde alınan para helal midir? Banka işleri takip edilebilir mi?
3-) Bir tanıdık vasıtasıyla, eroin kaçakçıları bizi savunun diyebilir. Bu kişileri savunmak caiz midir, hangi ölçüler dahilinde caiz olabilir?
4-) Şimdi biz avukatlığı mümkün oldukça namuslu, ahlaklı ve dinin emrettiği istikamette yapmaya çalışıyoruz. Yukarıda anlattığımız şekillerin dışında para kazanmamız pek mümkün görülmemektedir. Bunun yanında gariban ve mü'min insanlara da (hukuki, maddi) yardım etmeye çalışıyoruz. Acaba yukarıdaki soruların cevabını da göz önüne alırsak acaba avukatlık yapmalıyız mı yoksa bu işi başka şekilde yapan başkalarına mı terk etmeli, bu alanı boşaltmalı mıyız? Bu boşaltma ne derece doğru olur? Eğer gerçekten bu meslek bize haram yedirecekse ve büyük mahkemede helakimize vesile olacaksa lütfen söyleyin...
5-) Son olarak da bir arkadaşımın sorusunu size yöneltmek istiyorum hocam; araba veya ev alım satımında aracı konumunda olan kişinin komisyon alması caiz midir?

Cevap:
Elektronik posta adresime gelen soruları sıraya koyarak Gerçek Hayat'ta cevaplandırıyorum. Bu yüzden bazı cevaplar gecikiyor, okuyucuların anlayış göstermelerini bekliyorum.
Laik ve çoğulcu düzen içinde dini yaşamanın bazı güçlükleri vardır. Geçmiş zamanlarda, İslam'ın (şeriatın) uygulandığı devlet düzeninde İslam'a inanmayanlar olmuştur, bunların kendi hukuklarını uygulamalarına izin verilmiş, bu sebeple hem onların hem de müslümanların bir sıkıntıları olmamıştır. Müslümanlarla gayr-i müslümler arasında bir anlaşmazlık olduğunda ise akit ve sözleşmelerin şartlarına bakılmış, İslam'a aykırı olmayanlara uyulmuştur. Bugün laik ülkelerin kanunlar yapılırken Türkiye gibi ülkelerde dinlerin hassasiyetleri göz önüne alınmıyor. Müslümanlar bu yüzden sıkıntıya düştüklerinde ise "Kanun var, buna uymak gerekir" denip geçiliyor. Halbuki kanunlar yapılırken, bir dinin kuralları -inansın inanmasın- bütün vatandaşlara mecbur kılınmamak şartıyla ve buna götürmeyecek şekilde dini hassasiyetler göz önüne alınsa sıkıntılar asgariye inecektir. Başörtüsünü örnek olarak alalım: "Bütün öğrenciler ve kamu kurumlarında çalışanlar başlarını açacaktır veya kapatacaktır" şeklinde bir kanun, bir yönetmelik dayatma olur ve sıkıntılara sebep teşkil eder. "İsteyen örter, isteyen açar" dendiği zaman ise kimseye zorla, inancına aykırı bir şey yaptırılmış olmaz ve sıkıntı da ortadan kalkar.
Faize bulaşmadan sermaye bulmak ve parasını değerlendirmek isteyenler için "Özel Finans Kurumları" kuruldu. Ama bunlar, mutaassıp laikçilerin bir türlü içlerine sinmedi, baltalamak için daima fırsat aradılar. Faize bulaşmadan, haksızlık yapmadan sigorta ihtiyacını karşılamak üzere "üyelik esasına dayalı" bir sigorta sistemine de izin verilmedi. Bu sebeple -zaruret icabı- müslümanlar da, gerçek risk taşıyan mal ve değerlerini mevcut sigorta şirketleri yoluyla sigorta ettiriyor, bu sayede uğradıkları zararı, diğer sigortalılarla yardımlaşarak telafi etme yoluna gitmiş oluyorlar.
Bu girişten sonra cevaplara geçecek olursak:
1-2. Bir müslümanın faizli akit yapması, bu akdin yapılışına "katip, şahit, noter vb. olarak" katılması, hizmet etmesi, faiz alacağını tahsil için hizmet vermesi caiz değildir.
Bir kimsenin diğerinden hem ana para hem de faiz alacağı olursa, bunları da -hukuken- birbirinden ayırmadan tahsil etmek gerekiyorsa bu alacağın tahsili için hizmet verilebilir.
Peşin veya vadeli muamelelerden kaynaklanan, zamanında ve vâdesinde ödenmeyen borçlardan dolayı kanunen faiz talebi hakkı vardır. Bu faiz talep edilmediği takdirde bazı kötü niyetli borçlular, imkanları bulunduğu halde borçlarını ödememe yoluna gitmekte, alacaklıyı -değer kaybı ve parasından yararlanamama gibi- zararlara uğratmaktadırlar. Bu haksızlığı engellemek üzere (bu maksatla) kanuni faiz talep edilmeli ve alınmalıdır. Faiz alındıktan sonra, asıl alacağın değer kaybını (enflasyonu) karşılayan miktar alacaklıya, bunu aşan miktar ise yoksullara verilmelidir. Mesela bir milyar TL. alacağı olan birisi, borcunu geciktiren borçluyu mahkemeye vererek % 60 temerrüt faizi ile bir milyar altıyüz milyon tahsil etmiş olursa bakılır: Paranın değer kaybı % 40 olursa, faiz adıyla tahsil edilen fazlalığın dört yüz milyonu alacaklının hakkıdır, geriye kalan iki yüz milyon da yoksullara verilir.
Avukatlar yukarıdaki örnekte olduğu gibi temerrüt faizli alacak takiplerini yapabilirler.
Bir şahsın bütün geliri veya gelirinin çoğu haramdan ise onun ne ikramı kabul edilir, ne de -zaruret bulunmadıkça- ona iş yapılıp karşılığı alınır. Gelirinin yarıdan çoğu helal yoldan elde edilen şahıslara iş yapılıp ücret alınır, ikramları da kabul edilebilir.
"Ana paramı ve faizini tahsil et, faizi senin olsun veya faizinin şu kadarı senin olsun" diyen bir kimse ile "Davayı takip eder şu kadar ücret alırım veya tahsil edildikten sonra senin malın olan meblağın yüzde şu kadarını alırım" şeklinde pazarlık yapılmalıdır.
3. Kanun nazarında suç, dinimize göre günah, geleneğimize göre ayıp olan bir fiili işleyenleri kurtarmak, ceza almalarını engellemek üzere savunmak caiz değildir. Bir fiil kanunlara göre suç olmakla beraber dince suç ve günah değilse bunu işleyenleri savunmak gereklidir. Suçluyu, hak ettiğinden fazla ceza almaması ve herhangi bir haksızlığa uğramaması için savunmak da caizdir.
4. Avukatlık yoluyla birçok haksızlık önlenmekte, haklar yerini bulmaktadır. İnsanların bu mesleğe ve dürüst avukatlara ihtiyaçları vardır. Bu sebeple avukatlık yapılmalı, bu meslekte geçinecek kadar para kazanamayanlar ya başka yollardan kazançlarını sağlamalı veya (bu mümkün olmuyorsa) geçinecek kadar ücreti, faizli alacak tahsili gibi yollardan elde etmelidirler.
5. Caiz ve meşru olan muamelelerde aracılık hizmeti veren, malın ve hizmetin arzına, pazarlanmasına, alıcı ile satıcının buluşmasına, işlemlerin yürütülmesine... katkıda bulunan kimselerin, piyasa raicine ve örfü âdete göre taraflardan ücret almaları caizdir. Aracıların tarafsız davranmaları, yalan ve hileden kaçınmalar şarttır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Önceki Soru
Sonraki Soru
Bütün Soruları Listele
Bütün Soru Konularını Listele
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Önceki Soru Sonraki Soru Bütün Soruları Listele Bütün Soru Konularını Listele