HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 

Soru-(140) Devletin verdiği nema ile faiz aynı şey midir? Banka faizi almak caiz midir?

Soru:
Devletin verdiği nema ile faiz aynı şey midir? Banka faizi almak caiz midir?

Cevap:
Yıllardan beri devlet tasarruf kesintisi yapıyor; yani maaş ve ücretlerin bir kısmını, daha sonra faizi ile birlikte ödemek üzere tutuyor, hak sahibine ödemiyor. Zaman zaman nemaları ödediği de oldu. Bütün bunlar bilinirken, din yönünden caiz olup olmadığı da daha önce defalarca tartışılmış ve açıklanmış iken son günlerde, başka bir "ilgi çekecek konusu kalmamış" medya meseleyi yeniden tartışma alanına çekti. İlahiyatçıların ihtilafa düştüklerini, halkın kafasının karıştığını filan yazdılar, söylediler. İlahiyatçı diye "Fıkıh ilim dalı ile ilgisi olamayan, ekran meraklısı bazı cesur cahilleri" kastediyorsanız elbette farklı şeyler söyleyecek ve kafa karıştıracaklardır. Ama işin uzmanı ilim adamları arasında bir ihtilaf yoktur.
"Nemâ" kelimesi ile "kesilen maaşın faizi, geliri, getirisi" kastediliyor. Devlet, çalışanlarından ödünç aldığı paraya faiz ödeyeceğini bildirdiği için nemalara "faiz" de deniyor. Ancak devlet, banka gibi bir "faizci kuruluş" olmadığı için ve tasarruf kesintisi ile faizcilik yapmadığı, nakit ihtiyacını karşıladığı için, ödünç aldığı bu parayı geri öderken "enflasyon farkını aşmayan" rakkam fazlalığına faiz demek mümkün değildir. Laik devlet bu kelimeyi kullansa da "bu rakkam fazlalığı" dince faiz değildir; isim değişikliği hükmü değiştirmez. Bugün devletin ödediği nema, kestiği paraların yıllarca birikmiş enflasyon farkının çok altındadır ve dine göre borcunu ödeyen, enflasyon farkını da ödemekle yükümlüdür.
Ayrıca devlet ile memurlar arasındaki iş ilişkisi, "iki taraflı akit" değil, intisabî akittir; ücreti tek taraflı olarak devlet belirler, arttırır, eksiltir; çalışan da bu maaş/ücret karşılığında isterse çalışır, istemezse ayrılır. Buna göre devlet, "faizi ödeyeceğim" diyerek "ödünç almak" yerine, ihtiyacı bulunduğu için bir süre ücretleri azaltır, sonra da arttırarak öder ve geçmişi telafi edebilirdi; nemalara böyle bakmak da mümkündür.
Bu arada bazı ilahiyatçılar, devlete nisbetle tamamen farklı kurumlar olduğu halde bankaların aldığı, verdiği fazlalığın faiz olmadığın söylediler. Delilleri de şundan ibaretti: 1. Banka faizleri enflasyonun altındadır; veya altında olursa faiz değildir, helaldir. 2. Bankalar mevduatı yoksullardan topluyor, zenginlere kredi olarak veriyor, faizi onlardan alıp yoksula döndürüyorlar; eskiden olduğu gibi faiz yoksullara zarar vermiyor, kâr getiriyor. 3. Bugün bütün dünya faizi kullanıyor; faizsiz ekonomi olmaz, biz de bunun dışında kalamayız.
Şimdi bu delilleri kısaca çürütelim:
1. Bankaya mevduat götüren şahıs, banka ile belli faiz üzerine akit yapmaktadır. Bankadan kredi alan şahıs da yine belli faiz üzerinde akit yapmaktadır. Bu akitler yapıldığında haram işlenmiş, faiz kabul edilmiş olur; sonradan enflasyonun daha az veya çok olması bu "faizli akit günahını" ortadan kaldırmaz. Ayrıca bankalar daima enflasyonun üstünde (reel) faiz ile kredi verirler; yani mevduatı reel faizle arttırırlar, bu faizin bir kısmını kendileri alır, bir kısmını da mevduat sahibine verirler; yani banka fazilerinde hemen daima reel faiz vardır.
2. Yoksulun, dar gelirlinin bankaya yatıracak parası yoktur. Mevduat sahipleri, tüketim ihtiyaçlarının üzerinde parası olanlardır. Bir üretici bankadan kredi aldığında buna ödeyeceği faizi maliyete ekler; yani faiz, zengin üretici ve müteşebbisin kasasından çıkmaz; onun ürettiği mal ve hizmeti kullanan tüketicilerin cebinden çıkar (Türkiye'de de bunların çoğu yoksuldur, açtır). Öz sermayesi veya kârda ve zararda ortaklık yoluyla sermaye bulup mesela kalem üreten bir müteşebbis, bir kalemi yüz liraya mal eder ve %25 kârla satarsa tüketici bunu 125 liraya alır. Müteşebbis %100 faizle kredi alır ve yine aynı kalemi üretirse kalemi 200 liraya maleder, aynı oranda kâr koyarsa 250 liraya satar ve bu fazlalık (içinde kâr ve faiz vardır) tüketicinin cebinden çıkar. Yani faiz yoksula zarar verir.
3. İslam dünyasında faizsiz (ortaklık yoluyla) bankacılık denenmiş ve başarılı olacağı anlaşılmıştır. Faizci kapitalistler baltalamasalar bu kurumlar yayılacak ve ekonominin faizsiz olarak finansmanına önemli katkılar sağlayacaktır. Ayrıca hisse senedi, risk sermayesi gibi, İslam'a göre caiz olan enstrümanlar da vardır. Müslümanların vazifesi, dünyanın gittiği yanlış, çıkmaz yollara girmek, "Ne yapalım herkes bu yola giriyor, biz de gireceğiz" demek değildir; İslam, insanları irşad etmek; yani doğru yolu göstermek için gelmiştir; müslüman da dinin ışığında aklını işleterek meşru seçenekler bulacak, bunları insanlığa sunacak, İslam'ın, insanların dünya ve ahiret hayatları bakımından menfaatine olan farkını ortaya koyacaktır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Önceki Soru
Sonraki Soru
Bütün Soruları Listele
Bütün Soru Konularını Listele
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Önceki Soru Sonraki Soru Bütün Soruları Listele Bütün Soru Konularını Listele