HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Sukuk (1)

Modern Arapça'da çek manasında da kullanılan “sakk” kelimesinin “sözlük manası “vurmak, çarpmak, itmek” demektir. İsim olarak sakkin çoğulu “sukûk”tur.

İslâmî veya faizsiz finans sisteminde sukuk ise “gelir getiren bir mala geçici olarak ortak ve sahip olmayı ifade eden belgelerdir”.

Uygulamada en çok kullanılan sukuk uygulaması “sat kirala” kuralına göre olmaktadır; yani paraya ihtiyacı olan şahıs malını, faizsiz ödünç vermeye yanaşmayan bir kişiye, bedelini iade edince geri almak şartıyla satıyor, sonra bu malı satın alandan kiralıyor, satın alan verdiği paraya karşılık kira gelirinden istifade ediyor, satan ve kiralayan da elde ettiği para ile işini görüyor.

İnsanlar şirketler kursalar, şirkette toplanan paralarla gelir getiren mülkler satın alsalar, sonra bunları isteyene kiraya verseler ve ortaklar bu kira gelirinden istifade etseler bunda bir sakınca olmadığı gibi insanların ihtiyaçlarını istismar ederek veya gerçek manada alma ve satma niyeti bulunmaksızın üstü kapalı faizcilik yaparak haksız kazanç sağlamak da söz konusu olmayacaktır. Ancak iman zayıfladıkça ve ahlak bozuldukça insanlar dine uymak yerine dini kendilerine uydurma yolunu seçiyorlar, fıkıhçılar da apaçık haram işlemelerini önlemek, hiç olmazsa şekil bakımından şeriata uygunluğu sağlamak için “hile” denilen çözüm fetvaları veriyorlar.

Bugün sukuk adıyla gittikçe yaygınlaşan uygulamanın da İslam fıkhındaki dayanağı “el-bey'u bi'l-vefâ ve elbey'u bi'l-istiğlal” adı verilen akitlerdir. Bir iki yazıda bu akidlerin tarihi, şekli ve hükmü konusunda bilgi verecek sonra da günümüzde uygulanan sukuku değerlendireceğim.

Geri alma şartlı satım akdi, bazı fıkıhçıların, halkın kredi bulma ihtiyacını karşılamak üzere bulup hükümlerini tespit ettikleri bir usuldür. Fıkıh ki­taplarında bu akit için “vefâen beyi', beyi' bi'l-vefâ, bey'u'l-vefâ” gibi ifadeler kullanılmıştır. Bu akdin esası, “Bir malı, bedelini iade edince geri almak şartıyla satmak”tır. Fukahâya göre ödünç karşılığı rehin alanın, önceden şart koşmak su­retiyle rehinden istifade etmesi faiz mahiyetinde olduğu için caiz değildir. Hanefîler, bu istifadeyi caiz hale getirebilmek için geri alma şartlı satım usulünü bulmuş ve bu akit rehinden farklı olduğu, ortada şartlı da olsa bir satım akdi bulunduğu için, aslında niyeti ödünç vermek olan şahsın (şartlı satın alanın), aldığı maldan istifade etmesini sağlamışlardır.

Kaynaklarda verilen bilgilere bakılınca Hanefî fukahâsının bu neticeye bir­den gelemedikleri, kesif bir münakaşa ve gelişme devresinden sonra bu usulde birleştikleri anlaşılmaktadır. Fukahânın mesele üzerine eğilmeleri halkın teâmülünün sevkiyle olmuştur. Hicrî dördüncü asırdan itibaren Belh ve Buhara bölgelerinde halk bu usulü yaygın olarak kullanmaya başlamıştır. Bunun üze­rine meseleyi münakaşa eden fukahâ, önceleri geri alma şartıyla satımın satım değil, rehin olduğunu, rehin ile bu satım arasında hiçbir fark bulunmadığını, bunun bir faiz hilesinden ibaret bulunduğunu, şartlı satın alanın (aslında ödünç verenin) satın aldığı mala mâlik olmadığını ve başta şart ve niyet bulunmaksızın akitten sonra satan izin ver­medikçe ondan istifade etmesinin de helâl olmayacağını ileri sürmüşlerdir. Buharalı Alî b. el-Huseyn es-Suğdî (v.461/1068), onun muâsırı Semerkandlı Ebû Şücâ', Necmüddin Ömer b. Muhammed en-Nesefî (v. 537/1142) gibi hanefî fukahâsı bu görüştedirler. Hattâ Nesefî, muâsırı el-Hasen el-Mâtürîdî'ye mü­racaat ederek “ikimiz de bunun rehin olduğuna fetvâ verdiğimize göre ule­mâyı toplayıp görüş birliğine varalım” teklifinde bulunmuş, Mâtüridî ise “Şimdi tutulan, mûteber olan bizim fetvâmızdır, buna aykırı düşünen varsa çı­kıp delilini söylesin” diyerek toplantıya gerek görmemiştir. Ancak giderek karşı görüş kuvvet kazanmış ve sonunda fetvâlar, bu satımın “bağlayıcı ol­mayan (gayr-i lâzım) bir satım olduğu” noktasında karar kılmıştır. Mecelle'nin kanunlaştırdığı hükümler de bu görüşe yakın bulunmaktadır.

(Devamı Pazar yazısında)

10.11.2016



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Önceki Makale
Sonraki Makale
Makale Listesi
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Önceki Makale Sonraki Makale Makale Listesi