HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Cihad mı, değil mi?

Toprakları işgal edilmiş ve kendileri de yok edilmek istenmiş bir Müslüman halkın (Müslüman olmasalar da mazlum oldukları takdirde bir halkın) elden gelen ne ise onunla yardımına koşmak Allah'ın emridir ve bu faaliyet cihad içinde yer alır. Yakında bu köşede şöyle yazmıştım:

"Cihad bir yandan iç muhalif olan nefse karşı, bir yandan da dış muhalif olan İslam düşmanlarına karşı yapılacak mücadeleler toplamıdır. Bu mücadelenin silahlı olanı, şiddet içereni bütünün bir parçasından ibaret olup zarurete (başka çarenin bulunmamasına) dayalıdır. Mücadelenin bütününe bir isim vermek gerekirse en uygunu 'amel'dir. İslamî amel, dinin bütün şümulü ile uygulanması manasına gelir.

"İctihad, cihadın nerede, ne zaman, nasıl, hangi parçasının kimler tarafından... yapılacağını, iç ve dış şartları göz önüne alarak, vahyi lafız ve ruhuyla anlayıp açıklayarak ortaya koyan 'ilmî faaliyet'in adıdır. Bu ilmî faaliyet olmadan cihad, cihad olmadan da İslam davasını gerçekleştirecek olan 'amel' olmaz.

"Müslümanın davası veya İslamcılık, ictihad ve cihad (amel) yoluyla dinin farz kıldığı 'yaşama, koruma, yayma' vazifesine sahip çıkmak ve bu vazifenin -herkesin durumuna göre uygun olan- bir yerinde olmaktır."

Eğer müslümanlar şu veya bu yerde ve zamanda İslâm'ın buyruklarına, örnek Peygamber'in (s.a.) uygulamalarına aykırı davranmışlarsa bu İslâm'ın değil, onların (bunu yapan şahıs veya grupların) suçu, günahı, ayıbı olur; hem hükümde hem de cezâda genelleme yapmak zulümdür, terörün bir başka çeşididir.

Savaş ve barış konusunda birçok âyet içinde birkaç örneğe baktığımızda, cihadın dış düşmana karşı şiddet kullanılan çeşidi ile ilgili olan şu tablo ile karşılaşırız:

"Eğer barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a güven; O her şeyi işitendir ve bilendir./ Seni oyuna getirmeye kalkışırlarsa kuşkusuz Allah sana yeter; yardımıyla ve müminlerle seni destekleyen O'dur. /Müminlerin gönüllerini birleştiren de O'dur. Dünyanın bütün servetini harcasaydın onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını düzeltti, O izzet ve hikmet sahibidir." (Enfal: 8/61-62)

"Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. Allah adaletli olanları elbette sever./Allah ancak, din konusunda sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza yardım etmiş olanlarla dostluk kurmanızı yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte bunlar kendilerine yazık etmişlerdir." (Mümtehine: 60/8-9).

"Size ne oldu da Allah yolunda ve 'Rabbimiz, bizi halkı zâlim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!' diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? /İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dâvâ uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki, şeytanın tuzağı daima zayıftır." (Nisâ: 4/75- 76)

"Kendilerine haksız yere saldırılan kimselere savaşma izni verilmiştir. Şüphesiz Allah onlara yardım etmeye kadirdir./ Onlar ki, sadece 'bizim Rabbimiz Allah'tır' dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Çünkü Allah insanların bir kısmı ile diğer kısmını savunmamış (onlara yönelen haksız saldırıyı püskürtmemiş) olsaydı şüphesiz içlerinde Allah'ın isminin çokça anıldığı manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılıp giderdi." (Hacc:22/39-40)

Ebû Bekir İbn el-Arabî'nin de isabetle kaydettiği gibi (Ahkâm, II, 854) bazı âyetlerde geçen "fitne ortadan kalkıncaya ve dînin tamamı Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın..." meâlindeki cümleyi (meselâ Enfal: 8/39) iki şekilde anlamak mümkündür. 1. "Dünyada veya bölgede hiçbir müşrik kalmayıncaya ve herkes Müslüman oluncaya kadar". 2. "Din ve vicdan hürriyeti yerleşinceye, herkesin serbestçe dînini yaşaması imkânı doğuncaya ve böylece hak olsun bâtıl olsun din seçimi ve dinî hayat baskıya değil, samîmî inanca dayanıncaya kadar. İkinci anlayışın doğru olduğu, Hz. Peygamber'den (s.a.v.) beri örnek devirlerde görülen uygulama ile ortaya çıkmıştır; çünkü hiçbir devirde savaş, Müslüman olmayanları zorla İslâm'a sokmak veya öldürmek için yapılmamıştır.

İslâm'ın savaştan amacının ne olduğu, meâli yukarıda verilmiş olan âyetle (Enfal:8/61) açıklanmış olmaktadır: Zulmü ve saldırı ihtimâlini ortadan kaldırmak, meşrû savunmada bulunmak. Bu zarûretler yüzünden başvurulan savaş, karşı tarafın zulümden ve saldırıdan vazgeçerek barışa yönelmesi ile gereksiz hale geleceği için buna müsbet cevap verilmesi, barışmak isteyenle barışılması emrolunmuştur.

13.06.2010



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Önceki Makale
Sonraki Makale
Makale Listesi
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:


 
Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Önceki Makale Sonraki Makale Makale Listesi