HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Dindarlaşma ve başörtüsü (2)

TESEV'in yaptırdığı "Değişen Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset" anketinin birkaç konusunu yorumluyorduk.

Dindarlaşmanın artmasına rağmen başörtüsü talep ve uygulamasında azalmayı "başörtüsüz dindarlaşma", başka bir ifade ile "dindarlaşmanın, dini eksilterek modernleşmesi" şeklinde yorumlayanlar oldu. Ben buna katılmıyorum. Başörtüsünün dindeki yeri ve önemi konusunda otuz yıldır söylenenler aynıdır, farklı anlayışlar içinde büyük çoğunluğa göre başörtüsü (başı da uygun şekilde örtmek) kadının dinî yükümlülüğüdür. Bu büyük çoğunluk çocuklarını başörtülü olarak okutmak için yıllarca direndiler ve (bir kısmı) beklediler. Otuz yıldır süregelen gayretler ve bunun karşısındaki ideolojik dayatmalar ve inatlar yüzünden başörtüsü meselesi bir çözüme bağlanamadı. Otuz yılda bir nesil gelip geçiyor. Binlerce genç kızımız bu yüzden ya okuyamadı ya zorlanarak başını açıp çeşitli ruhi travmalara maruz kaldı ya hiç istemediği sonuçlara boyun eğdi. Bu durumu gören din alimlerinin bir kısmı (bunların içinde ben de varım) ferde ve cemiyete ait zaruretlere dayanarak, mesele köklü bir çözüme kavuşuncaya kadar zorunlu yerlerde ve durumlarda kızlarımızın başlarını açarak -zorunlu olmayan yerlerde ve durumlarda derhal kapatarak- okuyabileceklerine ve çalışabileceklerine fetvalar verdiler. Kimileri de peruk formülü ile çözüm teklifini ileri sürdüler. Benim kanaatime göre dindarlıklarında bir değişme olmadığı hatta daha güçlendiği halde başlarını açanlar, başörtüsündeki azalma işte bu fetvalar sonucu olmuştur. Fetvayı verenler sorumludur, ama alıp da uygulayanlar günah işlemiş (dindarlıkları azalmış) olmaz; yani dindarlık da artmıştır, mesele çözüme kavuşsa başını örtecek olanlar da artmıştır.

Sayın Toprak, "Siyasal elitler gerginlik yaratılacak ortamlardan kaçındıkları sürece, toplum rahatlayacaktır. 99 anketine göre, halkın yüzde 46'sının dindarlara baskı yapıldığını düşünmeleri beni çok rahatsız etmişti. Bugün bu oranda düşüş var, demek ki ciddi bir yumuşama var. Sanıyorum bu tür yumuşamalar kesimler arasındaki çatışmayı giderecektir" diyor.

Bana göre önceki anket zamanında baskı kem iktidardan hem de üniversite, yargı, asker gibi cihetlerden geliyordu. Şimdi ise hükumetten baskı değil, en azından samimi çözüm arzusu geliyor, karşı taraf ise biraz daha şiddetlenerek "inadım da inat" diyor. Yumuşama filan yok, ankete yansımada -soru şekline bağlı- eksiklik var.

"...cumhurbaşkanlığı üzerinden değerlendirelim. Cumhurbaşkanında olması gereken özellikler nelerdir dediğimizde, halk şöyle söylüyor; dini bütün Müslüman olsun, laikliğin korusun, yaşamı modern Türkiye'ye örnek olsun... Bunlar çelişkili gibi görünse de halk bir sentez yapıyor. Özal örneği gibi..." diyor.

Bence de çelişki yok, ama inanca, dine göre olması gerekene dayalı bir kabul, bir sentez değil, mevcut şartlarda olabileceğin ifadesi. Bir önceki yazıda da ifade ettim, Müslümanlar itikadlarını (inanç ve kabullerini) değiştirmeden, mevcut şartların zorlaması ile uygulamayı değiştirebilirler; bu, fiilen süre uzasa bile inanç bakımından geçici kabul edilen bir değişikliktir.

Sayın Çarkoğlu, "Bizim algılayışımız gerçeğin nasıl olduğundan çok daha önemli. Dolayısıyla, veriler üzerinden "irtica tehdidi yoktur, olduğunu düşünenler de hatalıdır" demek yanlış bir yorum. Çünkü onların algısında irtica var" diyor.

Açıkça ifade edecek olursak "Türkiye'de, gerçekte irtica tehlikesi yok, ama bazı kesimlerde böyle bir algılama var ve bu da görülmelidir" deniyor... Bana göre bu algılamayı da ikiye ayırmak gerekiyor: a) Propagandaların tesirine kapılarak böyle bir tehlikenin bulunduğuna inananlar; bunlar hem az, hem de etkisizdir. b) Programlarına/çıkarlarına uygun düştüğü için böyle bir algılama içinde görünenler; işte bunlar hem daha çok hem de daha etkilidirler.

Ama "cumhuriyeti ve demokrasiyi kaldıralım, yerine -sözde şeriatı uygulayacak olan- saltanatı veya dikta rejimini getirelim diyen Müslümanların sayısı yok denecek kadar azdır ve bu bir gerçektir. Şimdi Müslümanların kahir ekseriyetinin talebi şudur: Başkalarının din ve inanç özgürlüğüne zarar vermeden dinimizi mümkün olan en geniş çerçevede yaşayalım.

15.Aralık.2006
Cuma



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Önceki Makale
Sonraki Makale
Makale Listesi
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Önceki Makale Sonraki Makale Makale Listesi