HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


2. René David:
"...Yukarıda söylenenlerden, İslâm hukukunun artık modası geçmiş bir zamana ait olduğu inancı uyanabilir. Halbuki gerçek hiç de öyle değildir. İslâm hukuku günümüzde de, modern âlemin büyük hukuk sistemlerinden biri olmayı ve beşyüz milyon müslümanın (bugün milyara yaklaşmıştır) ilişkisini düzenlemeyi sürdürmektedir.
"Halkı müslüman olan çok sayıda devlet, kanunlarında ve anayasalarında, İslâmî ilkelere bağlılıklarını dile getirmektedirler. Devletin İslâmî ilkelere bağlılığı, Fas, Tunus, Moritanya, Suriye, Yemen Arap Cumhuriyeti, İran, Afganistan, Pakistan anayasalarında açıklanmaktadır. Mısır (1948), Suriye (1949), Irak (1951) medeni kanunları yargıçları, kanundaki boşlukları, İslâmî esaslarla doldurmaya dâvet etmektedir. İran Anayasası(90) ve Endonezya kanunları, kurumların İslâmî esaslara uygunluğunu sağlayacak bir usûlü öngörmektedir. Bununla beraber bu ülkelerden pek çoğu modernleşmekte ve hızla gelişmektedirler. Yeni tip siyasal rejimlerin kurulması ve özel hukuk alanında da cesur reformlardan oluşan bu gelişmeler, İslâm hukukunun durgun niteliği ile nasıl bağdaştırılacaktır?
"...İslâm hukuku, değişmez niteliğinin yanısıra çok sayıda yeni kaynaklar da içerir. Bu yüzden onun değişmezliği ile bir arada esnekliğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Batı ülkelerinde bile hukukun uzun zaman, hatta kutsal olmadığı zamanlarda bile, dokunulmaz bir şey olduğu inancının hüküm sürdüğü çabuk unutulmuştur. Fakat gene de ihtiyaçlar kendisini duyurduğunda, hukukun doğmatiğine zarar vermeksizin gerekli çözümler bulunabilmiştir. Roma'da pretorların, İngiltere'de Şansölyenin müdahaleleri, bu gelişmenin en çarpıcı örnekleridir.
"Durum İslâm hukukunda da farklı değildir. İslâm hukuku da temelde değiştirilmesi mümkün olmayan bir sistemdir. Fakat bu hukuk, örf ve âdete, tarafların rızalarına, hatta iradeye, mümkün olduğunca serbest bir alan bırakarak, kendine zarar gelmeksizin, toplumun modernleşebilmesine imkân sağlayacak çözümlere cevap verebilmiştir.(91)
"İslâm ülkeleri pozitif hukukları, bugün karşımıza çıktıkları biçimleriyle aralarında büyük ayrılıklar taşımaktadırlar. Zira bu ülkelerin sosyal durumları, gelenekleri birbirinden çok farklıdır. Mısır, Malezya, Pakistan, Endonezya birbirlerinden, birçok bakımdan farklıdırlar. İran, başka kavimlerin istilâsı sonucu kabul ettiği İslâmiyet'in, kendi geleneklerini ortadan kaldırmamış olmasından gurur duymaktadır. Bu yüzden, İslâm ülkeleri hukuklarının genel bir tablosunu çizmek pek zordur. Ancak anılan bu ülkeleri farklı gruplar içerisinde toplamak mümkün görülmektedir.
İlk grupta toplayacağımız ülkeler, nüfusun çoğunluğu müslüman olan sosyalist ülkelerdir. Arnavutluk, Orta Sosyalist Cumhuriyetleri (Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırkızistan), Marksis-Leninist öğretinin tarihi maddecilik ilkeleri üzerine kurulmuş olan bu ülkelerde İslâm dini, yerleşmiş otoritenin nazarında, bir aldatmacadan başka bir şey değildir. Modası geçmiş bir sınıfsal yapıyı korumayı amaçlayan ve bir karanlıkçılık (obscurantisme) tezahürü olarak nitelenen İslâm hukukunu korumak bu ülkelerde hiç düşünülmemiştir. Sosyalist Cumhuriyetler Hukuku, İslâm'ınkinden çok farklı ilkeler üzerine oturmuş yeni bir toplum yaratmayı amaçlayan laik bir hukuktur. Bu ülkelerde İslâm hukuku, hiçbir mahkeme tarafından uygulanmaz. Müslüman halk arasında bazen gizli olarak İslâm hukukuna başvurular söz konusu olsa da devletin resmî felsefesi, bu kimseleri de İslâm'dan uzaklaştırma çabasındadır.
"İkinci grupta, ilk gruptakilerin aksine modern akımlardan en az etkilenmiş ülkeler yer alır: Arap Yarımadası (Su'ûdî Arabistan, Yemen Arap Cumhuriyeti, Ummân ve Maskat, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar). Afganistan ve Pakistan bu gurubun en tipik temsilcileridir. (Devrim sonrası İran'ı ve Sudan'ın da bu grup içinde görmek gerekir. H. K.). Tüm bu ülkeler teoride, İslâm hukukuna tabidirler. Fakat pratikte bazen İslâm hukukundan çok farklı da olabilen, İslâm hukukunun üstünlüğünü tanımış bir örf ve âdet hukukunu uygularlar.
"Üçüncü grupta, İslâm hukukunun, öncekilerde olduğu gibi, az çok örf ve âdetle kaynaşmış bulunduğu ve sosyal hayatın yalnızca, şahsî statü ve dînî vakıflar gibi belli kesimlerini düzenlemek için alıkonulduğu ülkeler yer alır. Bu ülkelerde, yeni sosyal ilişkileri düzenlemek üzere modern bir hukuk da kabul edilmiştir.
"Bu grup da kendi içerisinde iki alt gruba ayrılmaktadır. Bu ikinci ayırımın ölçüsü ülkede uygulanmakta olan modern hukukun modelinin Common law (Hindistan, Bengal, Malezya, Kuzey Nijerya), Fransız hukuku (Afrika'nın Fransız dili ülkeleri, -devrim öncesi- İran) ya da Hollanda hukuku (Endonezya) olmasıdır. Sudan, bunlar arasında özel bir durum arzeder. Bu ülkede, 1900 yılında mahkemelere gönderilen bir emirname ile, yasal boşlukların adâlet, hakkaniyet ve yargıçların vicdanî kanaatlerine göre doldurulması emredilmiştir. Sudan, diğer Arapça konuşulan ülkeler çizgisine gelmek arzusu içerisinde 1971, 1972 tarihli Mısır kodları modeli üzerine hazırlanmış bir dizi kanun yayınlayarak bu etkiden kurtulma çabası göstermiştir. Ancak bu reform pek başarılı olamamış, günümüzde yeni bir düzenleme tartışmaları gündeme gelmiştir.
"İslâm ülkeleri içerisinde Türkiye'nin özel bir yeri vardır. Arap olmayan, Batı Avrupa ile sıkı ekonomik ve sosyal bağlar içerisinde bulunan Türkiye, halkı müslüman olan ülkeler arasında özel bir yer işgal eder. Ancak Türkiye'nin, dar anlamda hukuksal bakımdan diğer İslâm ülkelerinden farkı, bundan kırk yıl önce sanılandan çok daha azdır...
"Batılılaşma yolundaki bu ülkelerde, İslâm hukukunun bütün geleneksel izlerinin, hukukun kapsamlı bir biçimde batılılaştırılması sonucu kaybolacağı ve bunun sonucu İslâm hukukunun, dünyadaki büyük hukuk sistemleri arasındaki yerini kaybedeceği düşünülebilir mi? Doğal olarak böyle bir tehlike söz konusu değildir. İslâm ülkelerinde, batılılaşma yolunda kaydedilen gelişmeler ne denli önemli olursa olsun, böyle bir sonuca varmaktan kaçınmak gerekir. Zaten günümüzde, İran ve Pakistan gibi, tekrar İslâm'laşmayı ön plâna getirerek, Kur'ân hükümlerini uygulamayı hedef alan ülkeler bile mevcuttur. İslâm dini konusunda derin bilgi sahibi yazarlar, sürekli İslâm geleneğinin gücünü hatırlatırlar. L. Milliot'a göre, batılı kurumların iktibası konusunda ulaşılacak en son aşama, bu kurumların islâmlaştırılması olacaktır."(92)
Fransız Mukayeseli Hukuk âlimi René David, Prof. Köprülü'den sonraki yılları da yaşadığı için, İslâm Hukuku'nun kısmen veya tamamen uygulandığı ülkeleri görmüş, bütün hukukî hayatını Kur'ân'a (şerî'ate) dayandırma teşebbüsünde bulunan ülkeleri tanımıştır. Bu sebeple onun, İslâm hukukunun pratikteki hayatiyetinin devam edeceği konusunda bir tereddüdü yoktur. Onun, daha sonraki satırlarda ileri sürdüğü kanâtine göre, bir ülkeden İslâm Hukuku'nun izlerini silebilmek için, yalnızca hukuk reformu yapmak, batılı hukukları iktibas etmek yeterli değildir, bunun için İslâm Medeniyetini kendi bütünlüğü içinde terketmek gerekecektir. Bu da ancak uzun yıllar içinde gerçekleşebilir. Bu sebeple David'e göre, beklenebilecek gelişme, Batı ile Doğu arasındaki ilim alış-verişi sebebiyle Batı'dan alınan bazı kategori ve kavramların, İslâm Hukuk mantığı içinde işlenmesi yoluyla elde edilebilecek bir sentezdir. Kanâatimize göre ilmî ictihadlarda Batı hukukunun, İslâm Hukukuna tesiri kadar, İslâm Hukuku'nun Batı Hukuklarına tesiri de ihtimal içinde görülmelidir. Ayrıca İslâm Ülkelerinde, kavramı, kategorisi, felsefesi ve alt yapısı ile tamamen özgün, İslâmî bir hukuk geliştirme çabalarını da hesaba katmak gerekecektir. Nitekim türkçesini aşağıda bulacağınız tebliğ, bu çabalar hakkında önemli bilgiler içermektedir.


90. R. Davîd'in İran Anayasası ile ilgili tesbiti devrim öncesine aittir ve uygulamada önemli bir etkisi olmamıştır. Bugün ise İran'da Anayasa ve diğer kanunlar şîî yorumlu İslâm esaslarına dayanmaktadır.
91. Çağdaş Büyük Hukuk Sistemleri, s. 427-428.
92. age, s. 438-441.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler