HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


İslâm ve sendika

Bu başlığı okuyanlar "İslâm ile sendikanın ne alâkası var. Birisi din, diğeri ise bir işçi örgütü?" diyebilirler. Ancak biraz düşünülürse bu yaklaşımın insan gerçeğine aykırı olduğu anlaşılır. Çünkü insan dinsiz, düşüncesiz, duygusuz, ifadesiz ve san'atsız olmayan, olamayan müstesnâ bir canlı varlıktır. Aslında kendilerini "dinsiz, tanrısız" zannedenlerin, kendilerine bu vasfı yakıştıranların da bir dinleri (düşünce ve davranışlarına yön veren bir inançları) vardır. İnsan birşeye inansın da bu inanç onun düşünce, duygu ve davranışlarını etkilemesin; bu düşünülemez! "Din vicdan işidir" cümlesinin biri doğru, diğeri yanlış iki anlamı vardır: Doğru anlamı, "bir insanın vicdanında gönlünde, benliğinin derinliklerinde din ve iman sahibi olacağıdır, ancak böyle bir dindarlık ve imanın mûteber olduğudur, bu olmadıktan sonra dışa vuran dindarca davranışların bir insanı dindar kılmayacağıdır." Yanlış anlamı, "din ve inancın kişinin (bireyin) vicdanında kalacağı, oradan topluma ve insan ilişkilerine taşmayacağıdır." İşte bu ikinci anlayış insanın yapısına ters düşmektedir. Bu böyle olunca ülkenin rejimi ne olursa olsun, belli bir dini benimsemiş, inanmış insan, yapıp ettiklerinin inancı ile uyuşup uyuşmadığını düşünecek, uygun olduğu kanâatine varırsa vicdanen rahatlayacak, huzur bulacak, hatta uygun bir niyetle bunu ibâdet haline getirecek; eğer inancına aykırı olduğu kanaâtine varırsa vicdanen rahatsız ve huzursuz olacaktır. İşte bu sebepledir ki devletler, bağlayıcı kurallar koyarken ve icrada bulunurken halk ekseriyetinin inanç ve ahlâkını gözönüne almak -umumi inanç ve ahlâka aykırı davranmamak- azınlıkta kalanlara da -belli sınırlar içinde- vicdanlarına göre davranma imkânını (hürriyetini) tanımak durumundadırlar.
İslâmın bütün kurum ve kuralları ile uygulandığı bir yerde ve zamanda işçilerin haklarını alabilmek için örgütlenmelerine ve hakkı teslim etmemekte direnen taraflara baskı yapmalarına gerek bulunmayabilir. Ancak kapitalist ekonomilerde "her an artan kazanç peşinde olmak", "üretimde sermayenin rolünü abartmak", "sermayenin yöneticileri ve yönetim biçimini belirlemede söz sahibi olması" gibi "ilkeler" bulunduğu için işçinin hakkı da sermaye sahiplerince belirlenecek veya verilecektir. İşte bu durumda "yalnızca hakkı âdil ölçüler içinde belirlemek ve almak maksadıyla" işçilerin örgütlenmesi zaruret haline gelmektedir. Hayat ve saâdet dini olan İslâmın, zaruretlere karşı çıkması, bunları engellemesi sözkonusu bile olamaz. Çünkü "zaruretler yasakları mübah kılar, kaldırır" (Mecelle, md. 21.)


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:


 
Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler