HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


ŞAHSA AİT HÜKÜMLER
Fukahâ şahısların hâline âit umumî kaideleri akitler dolayısıyla ve "ehliyet" başlığı altında açıklamışlardır.
Ergenlik (bülûğ) çağının (majorité) başlangıcı erkeklerde tam oniki, kızlarda tam dokuz ve sonu her ikisinde de tam onbeş yaştır (Mec. 986).
Roma'da ise önceleri fi'len bülûğa ermeyen kişiler nikâha ehil sayılmazdı. Sonra kızlar için oniki ve daha sonra erkekler için ondört yaş bülûğ yaşı sayılmıştır.
Fıkıh'ta da -fi'lî bülûğ- ihtilâm, ihbâl (gebe bırakmak) ve habl (gebe kalmak) ile sâbit olur (mec. 985). Fakat bülûğ çağına ulaştığı halde kendisinde bunun izleri ve belirtileri görülmeyen kimse hükmen bâliğ sayılır (Mec. 987). Çünkü istisnalar değil, çok ve yaygın olan duruma itibar olunur.
Küçüklük (sığar: minorité) iki devreye ayrılır: Biri temyizden önceki devredir ki bunda çocuk adına ancak velîsi tasarrufta bulunur (Mec. 966). Diğeri temyiz dönemidir ki bunda çocuk dahi velîsinin izniyle (assistance) ve hattâ bazen onun iznine muhtaç olmaksızın tasarrufta bulunabilir (Mec. 967).
Mahcûrlar, (tasarrufları kısıtlı olanlar) bâbında Roma Hukukundan ayrılan önemli bir cihet vardır ki bu da borçlulara ait hacirdir. Hakimin ilâmıyla hacrolunduktan sonra, alacaklıların haklarına zarar veren tasarruflar, hacir zamanında mevcut malları bakımından geçersiz olur. (Mec. 1002).
Roma Hukukunda ehliyetsizlik iki nevidir:
a) Hukukî ehliyetsizlik: Bu hukukî şahsiyetleri bulunmayanların durumudur.
b) Tasarruf ehliyetsizliği: Bu, hukukî şahsiyetleri olup da, akıl veya zekâ yokluğu veya eksikliği sebebiyle kendisini ve malını idare kabiliyetinden mahrum olanların durumudur.
Bu da muâmelelerin tamamen veya kısmen muteber olmasına göre ya mutlak veya nisbî olur.
1. Mutlak olan tasarruf ehliyetsizliği akıl hastası ile mümeyyiz olmayan çocuk; yani önceleri henüz konuşamayan, Jüstinyen zamanında ise yedi yaşını tamamlamadığı için ne söylediğini bilmeyen çocuklara aittir.
2. Nisbî tasarruf ehliyetsizliği vasfını taşıyanların sırf zarar kabilinden olan tasarrufları muteber değildir. Bunlar da:
i. Mümeyyiz olmayan çocuk devresinden yeni çıkanlar,
ii. Bülûğ çağına yaklaştıklarından, akılları olgunluk çağına ulaşmış olmamakla beraber iradeye sahip bulunanlar,
iii. Hacr altına alınmış sefîhler,
iv. Kadınlar,9
v. Roma Hukuku'nun son devrinde yirmi beş yaşını doldurmamış küçüklerdir.
Birinci kısım hâriç diğerleri, başkalarına yaptıkları zararlardan hukuken sorumludurlar.
Önceleri bülûğ çağına gelenlerin tasarrufları mutlak olarak muteber idi. Fakat tecrübesizliğinden dolayı muâmelelerinde aldanma ihtimaline binaen bazı hükümler konmuştur.10
İslâm Hukuku'nda bir çocuk bülûğ çağına ulaşınca malının kendisine tesliminde acele edilmemesi Kur'an nassının gereğidir.11 Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre çocuk reşid olmayarak bülûğa ererse reşid oluncaya kadar malı kendisine verilmeyip -önce olduğu gibi- tasarruftan menedilir. Fakat Ebû Hanîfe'ye göre reşid olmayan kimse yirmi beş yaşına geldiğinde artık onun rüşdünden ümid kesildiği, bâliğ olan kimseye malının teslim edilmemesi onu eğitme amacına yönelmiş olup, böyle bir yaşa gelmekle torun sahibi olması mümkün bulunan kimsenin eğitilmesi ümidi de bulunmadığı cihetle malı kendisine verilir.


9. Roma Hukuku'nda -başlangıçta- kadınlar, akılları eksik ve tecrübesiz olduklarından, sonra mallarına vâris olacak şahısların haklarını korumak düşüncesiyle -gayr-i mümeyyiz çocuk devresinden yeni çıkmış çocuklar gibi- hayatları boyunca vesâyet altında bulundurulurlardı. Daha sonra vesâyet, vasînin menfaatlerini korumaktan ziyade kâsırların haklarını koruma hükmüne dayandırıldığı zaman kadının vesâyet altında bulunmasına sebep kalmamış ise de bir müddet daha asıl durumunu muhâfaza ederek imparatorluk devrinde tamamen kaldırılmıştır.
10. Platorya kanunu gereğince onun tecrübesizliğinden istifade edenler cezaya çarptırılırdı. Ayrıca hile ile muâmele neticesinde verdiği mal geri alınırdı. Bir de vazifesi, muayyen bir tasarrufta kendisine izin vermek olan bir vasî tayinini hakimden isteyebilirdi. İmparatorluk zamanından sonra muâmeleleri devamlı bir vasînin iznine bağlanmıştır.
11. en-Nisâ: 4/6.



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler